Miras Hukuku İle İlgili Sıkça Sorulan Sorular
Miras hukuku, gerçek kişinin ölümü veya gaipliği halinde, bu kişinin malvarlığının kimlere ve nasıl intikal edeceğini düzenleyen hukuk dalıdır.
Yasal ve atanmış olmak üzere iki tür mirasçı vardır.
Miras bırakanın mirasçılarına kalan malvarlığına tereke denir.
Külli halefiyet, terekenin kanundan dolayı, miras yoluyla bütün halinde mirasçılara intikalidir. Bir başka anlatımla, külli halefiyet; mirasçının, terekedeki mal ve hakları kazanmasına paralel olarak, miras bırakanın borçlarını da üstlenmesidir. Mirasçı, mirasın reddiyle veya mirasın tasfiyesini isteyerek bu yükümlülükten kurtulabilir.
Cüzi halefiyet ise, külli halefiyetin tersine, tereke üzerinde talep hakkına sahip olup, herhangi bir borçtan sorumlu olmamaktır. Vasiyet alacaklıları cüzi haleftir.
Yasal olarak miras bırakanın mirasçısı olmadığı halde, miras bırakanın iradesiyle mirasçı olma hakkına sahip olan mirasçılardır.
Türk Medeni kanununda zümre (derece) sistemi kabul edilmiş olup, yasal mirasçı olabilmek için bir zümreye dahil olmak gerekir. Bir önceki zümrede mirasçı bulunması, bir sonraki zümrenin mirasçılığını engeller. Yine aynı şekilde, zümre ve kök başı alt soyun mirasçılığını engeller.
Miras bırakanın birinci derece mirasçıları, onun alt soyudur. Yani miras bırakanın çocukları, torunları ve sonrakiler sınırsız olarak mirasçıdır. Çocuklar eşit olarak mirasçıdırlar. Miras bırakandan önce ölmüş olan çocukların yerini, her derecede halefiyet yoluyla kendi alt soyları alır.
2.derece mirasçılar, miras bırakanın mirasçıları ana ve babasıdır. Ana ve baba eşit olarak mirasçıdırlar.
Miras bırakandan önce ölmüş olan ana ve babanın yerlerini, her derecede halefiyet yoluyla kendi alt soyları alır. Yani miras bırakanın, ana ve babasının ölmüş olması halinde, mirasçıları halefiyet yoluyla kardeşleri ve kardeşlerinin alt soyu olacaktır.
Miras bırakanın 3. Derece mirasçıları büyük ana ve büyük babasıdır. Miras bırakanın, alt soyunun, ana ve babasının alt soy bırakmaksızın miras bırakandan önce ölmeleri halinde, mirasçılar, büyük ana ve büyük baba olacaktır.
Evlatlık ve alt soyu, sadece evlat edinene, kan hısımı gibi mirasçı olurlar. Örneğin, evlat edinenin babasının mirası, evlatlığa intikal etmez.
Evlat edinen ve hısımları evlatlığa mirasçı olamaz. Evlatlığın kendi ailesinde mirasçılığı devam eder.
Sağ kalan eşin miras payı, birlikte mirasçı bulunduğu zümreye göre değişmektedir;
- Miras bırakanın alt soyu ile birlikte mirasçı olursa, mirasın dörtte biri,
- Miras bırakanın ana ve baba zümresi ile birlikte mirasçı olursa, mirasın yarısı,
- Miras bırakanın büyük ana ve büyük babaları ve onların çocukları ile birlikte mirasçı olursa, mirasın dörtte üçü,
- Bunlar da yoksa mirasın tamamı eşe kalır.
Ayrıca, Türk Hukukunda, evlilikte yasal mal rejimi olarak, edinilmiş mallara katılma rejimi benimsenmiş olup, her eş veya mirasçıları, diğer eşe ait artık değerin yarısı üzerinde hak sahibi olurlar.
Sağ kalan eş, eski yaşantısını devam ettirebilmesi için, ölen eşine ait olup birlikte yaşadıkları konut üzerinde kendisine katılma alacağına mahsup edilmek, yetmez ise bedel eklenmek suretiyle intifa veya oturma hakkı tanınmasını isteyebilir; mal rejimi sözleşmesiyle kabul edilen başka düzenlemeler saklıdır.
Boşanma kararının kesinleşmesiyle, eş yasal mirasçı olamaz. Boşanan eşler, bu sıfatla birbirlerinin yasal mirasçısı olamazlar ve boşanmadan önce yapılmış olan ölüme bağlı tasarruflarla kendilerine sağlanan hakları, aksi tasarruftan anlaşılmadıkça, kaybederler.
Ayrılık kararı verilmesi, mirasçılığı etkilemez.
Mirasçı bırakmaksızın ölen kimsenin mirası Devlete geçer. Mirasçılar, 3. dereceye kadar sınırlandırılmış olup, miras bırakanın 3. dereceye kadar mirasçıları ve alt soyunun bulunmaması halinde, miras devlete intikal edecektir.
Kural olarak, miras bırakan mal varlığı üzerinde dilediği gibi tasarruf yetkisine sahiptir. Ancak kanun, alt soy, ana, baba ve eşin miras payının bir kısmını korumuştur. Saklı payı ihlal edilen mirasçılar, tenkis davası açarak, saklı payını alma hakkına sahiptir. 2007 yılında yapılan değişiklikle, kardeşlerin saklı payı kaldırılmıştır.
Saklı pay aşağıdaki oranlardan ibarettir:
- Alt soy için yasal miras payının yarısı (½ )
- Ana ve babadan her biri için yasal miras payının dörtte biri (¼)
- Sağ kalan eş için, alt soy veya ana ve baba zümresiyle birlikte mirasçı olması halinde yasal miras payının tamamı,
- Diğer hallerde yasal miras payının dörtte üçü (¾)
Miras bırakanın sağlığındaki ve ölüme bağlı tasarruflarının saklı paylı mirasçıların saklı paylarını ihlal ettiği oranda etkisizleştirilmesidir. Tenkis kural olarak dava yoluyla gerçekleştirilir. Tenkis davası, saklı paylı mirasçılar tarafından açılabilir. Davada sadece davayı açan saklı paylı mirasçının saklı payı tenkis edilecektir. Tenkis davası, miras bırakanın tasarruf oranını aşarak lehine kazandırmada bulunduğu mirasçılar ve 3. Kişilere karşı açılır.
Miras bırakan, ölümünden sonra mal varlığının kanunda öngörülen kurallara göre paylaştırılmasını istemeyebilir. Bu durumda ölümünden önce, mirasına uygulanacak paylaştırma kurallarını belirlemesi gerekir. Miras bırakanın ölümüne bağlı olarak verdiği emirlerine ölüme bağlı tasarruf denir. Medeni Kanun, ölüme bağlı tasarrufların belli şekillere göre yapılmasını kabul etmiştir. Aksi takdirde, miras bırakanın arzuları yerine getirilemeyecek veya mirasçılar tarafından iptal edilebilecektir.
Miras bırakan, ölümüne bağlı tasarruflarını iki şekilde yapabilir. Bunlar miras sözleşmesi ve vasiyetnamedir.
On beş yaşını dolduran ve ayırt etme gücüne sahip herkes vasiyetname yapabilecektir. Ancak vasiyetnamenin geçerli olabilmesi ve hüküm ifade edebilmesi için kanunun öngördüğü şekillerde yapılması gerekir. Resmi vasiyetname, el yazılı vasiyetname ve istisnai hallerde sözlü vasiyetname olmak üzere üç çeşit vasiyetname vardır.
Noter, sulh hakimi ya da resmi memur önünde iki tanığın katılmasıyla yapılan vasiyetnameye resmi vasiyetname denir.
Vasiyetnamenin resmi şekilde yapılma zorunluluğu yoktur. Vasiyetçi, dilerse kanunun öngördüğü şekil şartlarına uyarak kendi el yazısıyla da vasiyetname yapabilecektir. El yazılı vasiyetnamenin yapıldığı yıl, ay ve gün gösterilerek başından sonuna kadar miras bırakanın el yazısıyla yazılmış ve imzalanmış olması zorunludur. Aksi takdirde vasiyetname geçerli olmayacaktır.
Tek taraflı bir ölüme bağlı tasarruf olan vasiyetnameyi geri almak her zaman mümkündür. Miras bırakan, vasiyetname için kanunda öngörülen şekillerden birine uymak suretiyle yeni bir vasiyetname yaparak önceki vasiyetnameden her zaman dönebilir.
Miras bırakan, yok etmek suretiyle de vasiyetnameden dönebilir.
Kaza sonucunda veya üçüncü kişinin kusuruyla yok olan ve içeriğinin aynen ve tamamen belirlenmesine olanak bulunmayan vasiyetname hükümsüz kalır. Tazminat isteme hakkı saklıdır. Miras bırakan, önceki vasiyetnamesini ortadan kaldırmaksızın yeni bir vasiyetname yaparsa, kuşkuya yer bırakmayacak surette önceki vasiyetnameyi tamamlamadıkça, sonraki vasiyetname onun yerini alır.
Belirli mal bırakma vasiyeti de, vasiyetnamede aksi belirtilmedikçe, miras bırakanın sonradan o mal üzerinde bu vasiyetle bağdaşmayan başka bir tasarrufta bulunmasıyla ortadan kalkar.
Mirasbırakanın vasiyetname bırakmaması halinde mirasçılar için miras paylaşımı eşin hayatta olup olmamasına göre değişiklik göstermektedir. Ancak bunun da öncesinde mirasbırakanın ölüme bağlı sözleşme akdedip akdetmediği araştırılır. Eğer ortada atanmış bir mirasçı yok ise miras paylaşımına geçilebilir. Burada sağ kalan eş ile alt soy birlikte mirasçılar ise mirasın dörtte birini sağ kalan eş kalan payı ise alt soy yanı çocuk ve torunlar aralarında eşit olarak paylaşırlar. Sağ kalan eş müteveffanın anne ve babası ile birlikte mirasçı olursa bu defa mirasın 1 / 2 si eşin kalan 1 / 2 si de anne baba ve onların altsoyu arasında eşit olarak paylaştırılır. Sağ kalan eş büyük anne ve büyük baba zümresi ile mirasçı olarsa bu defa mirasın 3 / 4 ünü alır. Kalan payda bu zümre arasında eşit olarak paylaştırılır.
Vasiyetnameden farklı olarak sadece resmi şekilde ve karşılıklı yapılabilen ölüme bağlı tasarruftur. Örneğin, mirastan feragat yalnızca miras sözleşmesi ile yapılabilir. Kural olarak miras sözleşmesinden tek taraflı dönülemez, taraflar anlaşarak sona erdirilebilir. Çıkarma sebeplerinin varlığı, ivazın yerine getirilmemesi veya miras bırakanın sözleşmeye aykırı davranışları nedeniyle tek taraflı iradesiyle dönülmesi mümkündür.
Ölüme bağlı tasarruflar bazı hallerde kanun gereği kendiliğinden hükümsüz hale gelebilir veya iptal sebeplerinin bulunması halinde iptali edilebilir.
Ölüme bağlı tasarrufların kendiliğinden hükümsüz hale geldiği durumlar haller; evlilik birliğinin ölüm dışında sona ermesi, lehine tasarruf yapılanın miras bırakandan önce ölmesi, lehine tasarruf yapılanın mirastan yoksun olması, şarta bağlı hallerde bozucu veya geciktirici şartın gerçekleşmesi halleridir.
Aşağıdaki sebeplerle ölüme bağlı bir tasarrufun iptali için dava açılabilir:
- Tasarruf miras bırakanın tasarruf ehliyeti bulunmadığı bir sırada yapılmışsa,
- Tasarruf yanılma, aldatma, korkutma veya zorlama sonucunda yapılmışsa,
- Tasarrufun içeriği, bağlandığı koşullar veya yüklemeler hukuka veya ahlaka aykırı ise,
- Tasarruf kanunda öngörülen şekillere uyulmadan yapılmışsa.
İptal davası, tasarrufun iptal edilmesinde menfaati bulunan mirasçı veya vasiyet alacaklısı tarafından açılabilir. Dava, ölüme bağlı tasarrufun tamamının veya bir kısmının iptaline ilişkin olabilir. İptal davası, kanunda öngörülen süreler içinde açılabilir. İptal davası açma hakkı, davacının tasarrufu, iptal sebebini ve kendisinin hak sahibi olduğunu öğrendiği tarihten başlayarak bir yıl ve her halde vasiyetnamelerde açılma tarihinin, diğer tasarruflarda mirasın geçmesi tarihinin üzerinden, iyi niyetli davalılara karşı on yıl, iyi niyetli olmayan davalılara karşı yirmi yıl geçmekle düşer.
Hükümsüzlük, def”i yoluyla her zaman ileri sürülebilir.
Miras, miras bırakanın ölümü anında kendiliğinden mirasçılara geçer. Mirasçılar ve tereke, ölüm anına göre belirlenir. Ölüm anının bilinmesi mirasçıların belirlenmesi bakımından önemlidir. Örneğin, evli bir çiftin bir trafik kazasında on dakika arayla vefat etmesi halinde, miras önce daha sonra ölen eşe geçecek daha sonra onun mirasçılarına geçecektir.
Kanunda öngörülen ayrık durumlar saklı kalmak üzere mirasçılar, miras bırakanın aynî haklarını, alacaklarını, diğer mal varlığı haklarını, taşınır ve taşınmazlar üzerindeki zilyetliklerini doğrudan doğruya kazanırlar ve miras bırakanın borçlarından kişisel olarak sorumlu olurlar. Atanmış mirasçılar da mirası, miras bırakanın ölümü ile kazanırlar. Yasal mirasçılar, atanmış mirasçılara düşen mirası onlara zilyetlik hükümleri uyarınca teslim etmekle yükümlüdürler.
Miras, mal varlığının tamamı için miras bırakanın yerleşim yerinde açılır.
Miras bırakanın tasarruflarının iptali veya tenkisi, mirasın paylaştırılması ve miras sebebiyle istihkak davaları bu yerleşim yeri mahkemesinde görülür.
Vefat edenin ardından kanun veya kanunda geçerli sözleşmeler uyarınca oluşan birliktelik (Mirasçılar) gibi kalan mallara malik olanların mülkiyetine bizler hukuk nezdinde elbirliği mülkiyeti diyoruz.
Elbirliği mülkiyetinde ortakların payları net değildir tüm mallarda hakları vardır. Yani, elbirliği mülkiyetinde mülkiyet hakkına sahip kimsenin belirli somut bir malvarlığı veya hakkı yoktur, herkesin mülkiyet hakkı malın tamamına ilişkindir.
Örneğin; vefat eden babanın kimsenin 2 çocuğu ve eşi sağ ise, ortada 3 apartman dairesi, bankada da 90.000-TL parası olduğunu düşünelim. Geriye kalanların tamamı bu malvarlığına sahip olacaktır. Çocuklardan biri, hakkına düşen 30.000-TL parayı bankadan doğrudan talep edemeyecektir. Aynı şekilde miras kalan dairelerden birinin kendisine verilmesini isteyemeyecektir. Böyle bir durumda taraflar mirası ya anlaşarak ya davayla paylaşılmasını isteyebileceklerdir.
Eğer mirasta paylar anlaşmayla belirlenirse kişiler kendi paylarını alarak satış işlemi yapabilir.
Ancak anlaşma olmazsa ve mal bölünebilir nitelikte değilse(örneğin 2 kardeş ve eş sağ ise ve ordada bir daire varsa) bu halde taraflar geriye kalan malların satılmasını mahkeme kararıyla isteyebilirler.(ortaklığın giderilmesi)
Bu halde mahkeme bir bilirkişi marifetiyle mirasa konu malların değerini önce tespit ettirir, daha sonra mal mirasçıların alımına teklif edilir, mirasçılardan alıcı çıkmazsa mallar mirasçılar dışındaki kişilere satılır.
Mirasçı olabilmek için; sağ olmak, hak ehliyetine sahip olmak ve mirastan yoksun olmamak gerekir.
Cenin ise ancak sağ doğmak koşulu ile mirasçı olabilir. Ölü doğan çocuk mirasçı olamaz. Bu nedenle, mirasçılar arasında cenin bulunması mirasın paylaştırılmasında bekleme sebebidir.
Saklı paylara ihlal edilmeksizin yapılan yasal paylaştırmalar geçerlidir. Bu paylaştırmada hiç pay verilmeyen ya da saklı payı ihlal edilen mirasçılar tenkis ya da iptal davası açabilirler. Ülkemizde sıkça görülen vakalar özellikle erkek çocuklar arasında mirasın satış muamelesi gösterilerek paylaştırılmasıdır ki buna karşı muvazaa (danışıklı işlem) nedeni ile iptal ya da tenkis davası açılabilir. Kanunumuzda mirasçılık bakımından kız ve erkek çocuklar arasında hiçbir farklılık yoktur. Bu yasa hükmüne aykırı olarak yapılan satış ve bağışlamalar iptal edilebilir.
Mirastan yoksunluk, miras bırakanın terekesinde mirasçı veya vasiyet alacaklısı olarak hak sahibi olamamak anlamına gelmektedir. Mirastan yoksunluk sebepleri, kanunda sınırlı olarak sayılmıştır. Bu nedenle ancak bu hallerin varlığı halinde yoksunluk söz konusu olacaktır. Mirastan yoksunluk, yalnız yoksun olanı etkiler. Mirastan yoksun olanın alt soyu, miras bırakandan önce ölen kimsenin alt soyu gibi mirasçı olur.
Aşağıdaki kimseler, mirasçı olamayacakları gibi; ölüme bağlı tasarrufla herhangi bir hak da edinemezler:
- Miras bırakanı kasten ve hukuka aykırı olarak öldüren veya öldürmeye teşebbüs edenler,
- Miras bırakanı kasten ve hukuka aykırı olarak sürekli şekilde ölüme bağlı tasarruf yapamayacak duruma getirenler,
- Miras bırakanın ölüme bağlı bir tasarruf yapmasını veya böyle bir tasarruftan dönmesini aldatma, zorlama veya korkutma yoluyla sağlayanlar ve engelleyenler,
- Miras bırakanın artık yeniden yapamayacağı bir durumda ve zamanda ölüme bağlı bir tasarrufu kasten ve hukuka aykırı olarak ortadan kaldıranlar veya bozanlar,
Mirastan yoksunluk kendiliğinden hüküm ifade eder. Yoksunluk hallerinin varlığı halinde kişi, mirasçı veya vasiyet alacaklısı sıfatını kazanamaz. Yoksunluk miras bırakanın affıyla ortadan kalmaktadır.
Kanun, belirli şartların varlığı halinde, miras bırakana saklı paylı mirasçıları mirastan uzaklaştırma imkanı vermiştir. Aşağıdaki durumlarda miras bırakan, ölüme bağlı bir tasarrufla saklı paylı mirasçısını mirasçılıktan çıkarabilir:
- Mirasçı, miras bırakana veya miras bırakanın yakınlarından birine karşı ağır bir suç işlemişse,
- Mirasçı, miras bırakana veya miras bırakanın ailesi üyelerine karşı aile hukukundan doğan yükümlülüklerini önemli ölçüde yerine getirmemişse,
Mirasçılıktan çıkarma vasiyetname ile yapılır. Çıkarmanın geçerli olması, çıkarma sebeplerinin vasiyetnamede gösterilmesine bağlıdır. Genel ifadeler kullanılması yeterli değildir. Sebebin gösterilmemesi veya sebebin yeterli olmaması halinde, saklı paylı mirasçı, tenkis davası açarak saklı payını alabilir.
Miras bırakanın ölümünden sonra ele geçen vasiyetnamesinin, geçerli olup olmadığına bakılmaksızın hemen sulh hakimine teslim edilmesi zorunludur.
Vasiyetnameyi düzenleyen veya muhafaza eden görevli ya da miras bırakanın arzusu üzerine saklayan veya başka surette ele geçiren ya da ölenin eşyası arasında bulan kimse, ölümü öğrenir öğrenmez teslim görevini yerine getirmekle yükümlüdür; aksi takdirde bu yüzden doğacak zarardan sorumludur.
Sulh hâkimi, teslim edilen vasiyetnameyi derhâl inceler, gerekli koruma önlemlerini alır; olanak varsa ilgilileri dinleyerek terekenin yasal mirasçılara geçici olarak teslimine veya resmen yönetilmesine karar verir. Mahkemeye teslim edilen vasiyetname, hazır bulunan mirasçılara okunur. Böylece vasiyetname açılmış olur. İptal ve tenkis davası açma süreleri ve mirasın red süresi bu tarihten itibaren işlemeye başlayacaktır.
Yasal mirasçılara, mirasçı atananlara ve vasiyet alacaklıları, mirasçılık sıfatlarını gösteren resmi belgeyi, mirasın açıldığı sulh mahkemesinden veya noterliklerden talep edebilirler. Bu belgeye veraset ilamı veya mirasçılık belgesi adı verilir.
Veraset ilamı aksi ispat edilinceye kadar geçerlidir.
Mirası kabul etmeyen mirasçının mirası reddetme hakkı vardır. Mirasın reddi beyanı, miras bırakanın son yerleşim yeri sulh mahkemesine yapılır.
Mirası reddetme süresi üç aydır. Süre, yasal mirasçılar için, ölüm ve kendi mirasçılığını öğrendiği andan itibaren başlar. Vasiyetname ile atanan mirasçının süresi ise, tasarrufun kendisine bildirilmesiyle başlar. Süresi içinde mirası reddetmeyen mirasçı, kayıtsız şartsız mirası kabul etmiş olur.
Ölümü tarihinde miras bırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise, miras reddedilmiş sayılır.
Miras bırakanın, birden çok mirasçısı bulunması halinde, mirasçıların oluşturduğu topluluk miras ortaklığı olacaktır. Miras tamamen paylaştırılıncaya kadar, mirasçılar miras üzerinde el birliğiyle hak sahibi olacaktır.
Miras üzerinde elbirliği mülkiyet hakkı bulunan mirasçılar, miras üzerinde yapılacak her türlü işlemi birlikte yapmak zorundadır. Mirasçılar, her zaman mirasın paylaşılmasını isteyebilir. Her mirasçı, terekedeki belirli malların aynen, olanak yoksa satış yoluyla paylaştırılmasına karar verilmesini sulh mahkemesinden isteyebilir. Mirasçılardan birinin istemi üzerine hâkim, terekenin tamamını ve terekedeki malların her birini göz önünde tutarak, olanak varsa taşınmazlardan her birinin tamamının bir mirasçıya verilmesi suretiyle paylaştırmayı yapar. Mirasçılara verilen taşınmazların değerleri arasındaki fark para ödenmesi yoluyla giderilerek miras payları arasında denkleştirme sağlanır.
Paylaşmanın derhâl yapılması, paylaşım konusu malın veya terekenin değerini önemli ölçüde azaltacaksa; sulh hâkimi, mirasçılardan birinin istemi üzerine bu malın veya terekenin paylaşılmasının ertelenmesine karar verebilir.
Mirasçılardan birinin istemi üzerine sulh mahkemesi, miras ortaklığına paylaşmaya kadar bir temsilci atayabilir.
Mirasçılardan her biri, terekedeki hakların korunmasını isteyebilir. Sağlanan korumadan mirasçıların hepsi yararlanır.
Bir mirasçı ödemeden aciz hâlinde ise, mirasın açılması üzerine diğer mirasçılar, haklarının korunması için gerekli önlemlerin gecikmeksizin alınmasını sulh mahkemesinden isteyebilirler.
Terekeyi ilgilendiren hususlarda da, dava tüm mirasçılara karşı açılmalıdır.
Mirasçılar, tereke borçlarından müteselsil olarak sorumludur. Miras bırakanın alacaklıları, mirasçılardan dilediğine giderek, borcu tamamını isteyebilecektir. Bu ihtimalde, borcu ödeyen mirasçı, diğer mirasçılara rücu edebilecektir.
Mirasçılar, bölünmesine veya nakline alacaklı tarafından açık veya örtülü olarak rıza gösterilmemiş olan tereke borçlarından dolayı, paylaşmadan sonra da bütün malvarlıklarıyla müteselsilen sorumludurlar.
Paylaşmanın gerçekleştiği tarihin veya daha sonra yerine getirilecek borçlarda muacceliyet tarihinin üzerinden beş yıl geçmekle teselsül sona erer.
Tereke borcundan sorumlu olmak istemeyen borçluların, süresi içerisinde mirası reddetmesi gerekir.
Miras ortaklığı, mirasın tamamen paylaşılması veya elbirliği mülkiyetin paylı mülkiyete dönüşmesi ile sona erer.
Mirasbırakanın mirasından pay alabilmek için yasal veya atanmış mirasçı olmak gerekmektedir. Yasal mirasçılar mirasbırakanın çocukları, eşi, anne ve babası, kardeşleri, büyükanne ve büyükbabaları ile onların çocuklarıdır. Bunlar dışında kalan nikahsız eş eğer atanmış mirasçı değil ise yani vasiyetname ile mirastan pay sahibi olacağı istenmemiş ise mirasbırakana mirasçı olamaz. Evlilik dışı çocukların mirastan pay alabilmeleri için ise baba tarafından tanınmaları gerekmektedir. Tanınan çocuklar evlilik için doğmuş gibi mirastan pay alabilirler. Eğer çocuklar mirasbırakan ölmeden önce tanınmamışlar ise mirasbırakanın ölümünden sonra da bu doğrultuda bir dava açarak mirastan pay alabilirler.
Vasiyetnameler sözlü, el yazılı ve resmi şekilde olmak üzere 3 türlü hazırlanabilir.Sözlü vasiyetname ancak olağanüstü durumlarda ve başka bir vasiyet düzenleme ihtimalinin olmadığı anlarda hazırlanabilir. Uygulamada örneği neredeyse hiç yoktur.Mirasçı deprem, sel vb. gibi ölüm tehlikesinin yüksek olduğu durumlarda yanında bulunan 2 tanığa sözlü olarak vasiyette bulunur. Daha sonra bu sözlü vasiyet tanıklar tarafından yazıya geçirilir. Tanıklar yazıya geçirdikleri bu sözlü vasiyeti sulh hukuk hakimine teslim ederler.Bu vasiyetin geçerlik şartlarından bir diğeri de tanıkların okur yazar olmasıdır.
El yazılı vasiyet mirasbırakan tarafından baştan sonra kendi el yazısıyla yazılan vasiyet türüdür. Bu vasiyet türünün bir mahkemeye sunulma zorunluluğu bulunmamaktadır. Ancak tek şart baştan sonra el yazısı ile yazılması ve tarih atılmasıdır. Bu 2 şarttan biri dahi gerçekleşmez ise vasiyet geçersiz olur.
Resmi vasiyette kişinin okuma yazma bilip bilmemesine göre 2 şekilde yapılır. Okuma yazma bilenlr tarafından hazırlanan resmi vasiyet notere veya sulh hukuk hakimliğine sunularak onaylanır. Bu onaylama işlemi tarih belirtilerek yapılmak zorundadır. Bu onayın ardından resmi vasiyet 2 tanık huzurunda tekrar okunur ve tanıkların imzası ile geçerli hale gelir. Okuma yazma bilmeyenlerin vasiyetnamesinde de mirasbırakan taleplerin vasiyet memuruna bildirir. Memur bu doğrultuda bir vasiyet hazırlar ve tanıkların önünde mirasbırakana okur. Mirasbırakanın onaylaması ve memur ile tanıkların imzalaması ile vasiyet geçerli hale gelir.
Kanuna göre saklı paylı mirasçılar mirasbırakana veya yakınlarına karşı ağır bir suç işlerse veya mirasbırakana veya mirasbırakanın aile üyelerine karşı aile hukukundan doğan ödevlerini yerine getirmez ise mirasbırakan tarafından mirasçılıktan çıkarılabilir.
Mirasbırakan sağlığında yaptığı paylaşımlar ile saklı paylı mirasçılarının haklarını azaltmış veya yok etmiş ise bu saklı paylı mirasçılar tenkis davası adı verilen bir dava açarak bu paylaşımların kendileri ile alakalı kısmını iptal ettirebilirler. Burada saklı paylı mirasçı sadece saklı payına ilişkin burumu dava edebilir. Bunun dışında kalan oranlar üzerinde eğer paylaşım hukuka uygun ise müdahale edemez. Bu davayı mirasçı zararını öğrendikten itibaren 1 yıl her halükarda 10 yıl içerisinde açmalıdır.
- Veraset İlamının (Mirasçılık Belgesi) Çıkartılması
Yasal düzenlemelerdeki değişiklikler sonrasında artık bu belgeler noterler tarafından da verilmektedir. Ancak nüfus kaydında istisnai bir durum mevcut ise veya başka bir ülke vatandaşı iseniz, noterler bu belgeyi vermez ve Sulh Hukuk Mahkemesinden talep edilmesi gerekir.
- Taşınmazların Kayıtlı Olduğu Belediyeden Rayiç Değerinin Alınması ve Vefat Beyanının Verilmesi
Taşınmaz mal (Arsa, Ev, Dükkan vb.) miras kalmışsa, o taşınmazın bulunduğu belediyeye vefatın bildirilerek mirasçılar adına beyanname verilmesi ve belediyeden varsa emlak vergisi borçları ödenerek rayiç değer (taşınmazın minimum satış değeri) yazısının alınması gerekmektedir.
- Vergi Dairesinde Vefat Dosyası Açılması
Bir malın miras kalması, vergi mevzuatı gereğince “intikal vergisi” ödenmesini gerektirir. Mirasçılık belgesi, intikal beyannamesi, taşınmaz rayiç değerleri, varsa araç kasko değeri, kimlik fotokopileri ve diğer belgeler ile birlikte, vefat edenin son 6 ay ikamet ettiği şehirde, Türkiye’de ikameti bulunmazsa taşınmazın bulunduğu veya mirasçının bulunduğu Veraset ve Harçlar Vergi Dairesinde vefat dosyası açılır, intikal vergileri ödenerek ilişiksiz kağıdı alınır. Eski düzenlemede intikal dahil tüm işlemlerde tapu müdürlüklerince ilişiksiz kağıdı aranmakta olup, yapılan değişikliklerle intikal işleminde ilişiksiz belgesi istenmemektedir. Ancak miras kalan taşınmaz satılacağı zaman bu belgenin tapu müdürlüğüne ibrazı zorunludur.
- Tapu İntikal İşlemleri
İlk üç aşama tamamlandıktan sonra, tapu müdürlüğünden taşınmazın miras hisselerine göre intikali işlemi yapılır. Birden fazla mirasçının bulunması halinde, mirasçılardan herhangi birisinin intikal yaptırmak istemesi durumunda intikal işlemi ancak elbirliği mülkiyet (payların belirlenmeden tescili) olarak tesis edilir. Tüm mirasçılar veya vekillerinin katılması halinde, paylı mülkiyet (hisselere bölünmüş) olarak tescili mümkündür.
Taşınmaz intikali yapıldıktan sonra ilgili belediyeye yeniden beyanname verilmesi gerekir.
- Taşıtların İntikal İşlemleri
Taşıtların intikal işlemleri, en büyük miras hissesine sahip mirasçının ikamet ettiği yerin Trafik Tescil Şube Müdürlüğü’nce yapılmaktadır.
- Bankadaki Hesapların İntikali
Bankada hesabı varsa, vergi dairesine gidilmeden önce bankadan hesaptaki tutarı gösterir yazı alınması ve sonrasında vergi dairesince düzenlenen yazının bankaya götürülerek paranın çekilmesi gerekmektedir.
- Yurtdışındaki Mirasçılık Belgeleri
Yurtdışındaki yetkili makamlarca düzenlenen mirasçılık belgesi, düzenleyen ülke ile ikili anlaşma bulunup bulunmadığına göre değişmektedir. Ancak kişilerin yabancı ülke vatandaşı olması halinde, vatandaşı olduğu ülkeden düzenlenecek mirasçılık belgesinin alınması faydalı olacaktır.