Tanıklıktan Çekinme
İçindekiler
- 1 Tanık Kavramı ve Tanıklık
- 2 Tanık İle Diğer Kurumların Karşılaştırılması
- 3 Tanıklık Yapma Mecburiyeti
- 4 İstisna : Tanıklıktan Çekinme
- 5 Tanıklıktan Çekinme Sebepleri
- 6 Avukatın Tanıklığı ve Tanıklıktan Çekinmesi
- 7 Kamu Görevlilerinin Tanıklığı ve Tanıklıktan Çekinmesi
- 8 Menfaat İhlali Tehlikesiyle Tanıklıktan Çekinme
- 9 İletişim Bilgileri
Bireylerin beraber yaşamasının bir sonucu olarak birtakım uyuşmazlıkların çıkması hayatın olağan akışında mümkündür. Bu uyuşmazlıkların çözümünde hukuk kurallarının uygulanması ve hukuk düzenine aykırılıkların yargı yoluyla çözümlenmesi gerekir. Söz konusu yargılamanın hiç kuşkusuz adil olması gerekmektedir. Mahkemelerce verilen kararların adil olması en temel insan haklarından olan ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde düzenlenme altına alınan adil yargılanma hakkının yerini bulabilmesi, gerçeğin araştırılmasıyla mümkün olacaktır. Adil ve doğru karar verilebilmesi için tarafların ve katılanların dinlenmesi oldukça önemlidir. Yargılama sırasında; ilgililer etkisiz kalmamalı, yargılamada etkin rol almalıdır. İlgililerin etkin rol alması için kendilerine söz hakkı verilerek iddialarının ispatı için imkan verilmesi gerekmektedir.
Hukuk yargılaması ve ceza yargılaması arasında gerçeğe ulaşma amacı açısından pek fark olmasa da ceza yargılamasında gerçeğe ulaşma açısından hakime daha geniş yetkiler verilmektedir. Gerçeğe ulaşmak için başvurulacak araç ispattır. İspat hukukunda en çok kullanılan delil ise hiç kuşkusuz tanık delilidir. Tanık beyanı, niteliği gereği takdiri bir delildir. Tanık; işiterek, dokunarak veya görerek edindiği bilgileri unutabilir ya da mahkemenin önüne çıktığında heyecan sonucuyla eksik anlatabilir veya hatırlayabilir veyahut menfaatleri sebebiyle doğruyu anlatmayabilir. İşte bu sebeplerden dolayı da tanık beyanı şüphe duyulması gereken bir delil türüdür. Beyanın değerlendirilmesi hakim tarafından serbestçe yapılır. Hakim kesin delillerle bağlıyken tanık beyanı gibi takdiri delillere bağlı değildir. Tanık beyanları, yargılamanın aydınlatılması ve gerçeğin ortaya çıkması konusunda yardımcı olurlar. Ancak yukarıda bahsedildiği gibi tanık beyanı takdiri delil olması sebebiyle hakim tanık beyanlarına bağlı değildir. Hakim tanık beyanlarının aksi yönünde karar verebilir. Hakim tanıkların beyanına neden dayandığını veya dayanmadığını gerekçeli olarak belirtmek zorundadır.
Tanıklık, her ne kadar tartışmalara yol açan bir delil çeşidi de olsa en önemli delillerden olup 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 240-265 maddeleri arasında düzenlenmiştir. Tanıklıktan çekinme hakkı ise önemli olan bu tanık delilini sınırlandırmaktadır. Güven temeline ve hısımlığa dayanan bazı ilişkilerin niteliği göz önüne alınarak kanun koyucu tanıklık yapma zorunluluğuna istisna olarak tanıklıktan çekinme müessesini getirmiştir. Tanıklıktan çekinme müessesi, HMK’nın 247-253. Maddeleri arasında düzenleme altına alınmıştır. Tanıklık her ne kadar kamu düzenine dayanıp kamu görevi olsa da kanun koyucu kişilerin tanıklığa zorlanmasını uygun bulmamıştır. Bu yüzden de kanun koyucu tanıklık yapma zorunluluğuna bir istisna olarak tanıklıktan çekinme müessesini getirmiştir. Kural olan tanıklıktır. İstisnası ise tanıklıktan çekinmedir. Tanıklıktan çekinme hakkının kullanılmasında herkesin bahaneler altına sığınıp tanıklıktan çekinmesinin önüne geçebilmek için mahkeme tarafından kimlerin tanıklıktan çekinebileceğinin tespiti oldukça önemlidir. Çünkü bu denetim mahkeme tarafından yapılmazsa herkes bir bahane bulup tanıklıktan kaçınabilir. Bu durumda da tanıklık müessesesi zarar görerek işlevini kaybeder, yargılamada gerçeğe ulaşılmanın önüne geçer ve engel olur.
Tanık Kavramı ve Tanıklık
Tanıklık, davanın tarafları dışında kalan üçüncü kişilerin davayla ilgili olan ya da dava dışında bizzat edindikleri bilgileri mahkemeye bildirmeleridir. Tanık ise dava dışında dava konusuyla ilgili edindiği bilgileri mahkemeye aktaran kişidir. Tanık, kural olarak davanın tarafı değildir ve tanık muhakkak davanın tarafı dışında bir üçüncü kişi olması gerekir. Tanığa dava ile ilgili görüşü düşüncesi sorulmaz. Tanığın sadece gördükleri, duydukları ve dava konusuyla ilgili bildiklerine başvurulur. Tanık bildiklerini anlatırken yoruma girmeden doğrudan anlatacaklarını anlatır. Yoruma girerse gerçeklikten uzaklaşmış olacaktır. Davanın tarafı, kendi davasının tanığı olamaz, karşı tarafı da tanık olarak çağıramaz. Yukarıda da belirttiğimiz gibi tanık, davanın tarafları dışında üçüncü kişi olmalıdır. Taraf olarak isticvap edileceği yerde tanık olarak dinlenmiş kişi, gerekli açıklamaları yapmışsa bu kişiyi taraf olarak isticvap etmeye gerek yoktur. O kişinin beyanı, taraf beyanı olarak değerlendirilmesi mümkündür. Ancak, tanık olarak dinlenilmesi gereken kişi taraf olarak isticvap edilmişse; bu kişinin tanık olarak yeniden dinlenilmesi gerekir. Çünkü tanığın dinlenmesi usulü farklıdır.
Tanık İle Diğer Kurumların Karşılaştırılması
Bilirkişi İle Karşılaştırılması
Tanık, yoruma girmeden anlatması yönüyle bilirkişiden ayrılır. Bilirkişi ile tanık arasındaki temel fark yorum konusundadır. Tanık yoruma girmeden, doğrudan, beş duyu organı ile edindiği geçmişe ait bilgiyi mahkemeye sunar. Bilirkişi ise şimdiki mevcut durumu özel ya da teknik bilgisiyle yorumlayarak anlatır. Tanığın ikamesi mümkün değildir. Tanık, her ne kadar taraflara yakın olsa da reddi düzenlenmemiş ve objektif olması aranmamıştır. Bilirkişinin yerine ise başka bir kişinin ikamesi mümkündür. Bu sebeple de reddi düzenlenmiştir ve bilirkişinin objektif olması gerekmektedir. Bilirkişi raporu da aynı tanıklıkta olduğu gibi takdiri delillerdendir. Hakim, bilirkişi raporuna bağlı karar vermek zorunda değildir. Bilirkişilik, özel ve teknik bilgiyi gerektirdiği için herkes bilirkişi olamaz ve de hiç kimse bilirkişiliği kabul etmeye zorlanamaz. Ancak tanıklık da böyle bir durum söz konusu değildir ve herkes tanık olarak dinlenebilir, herhangi bir özel ve teknik bilgiyi gerektirmez.
Uzman Görüş İle Karşılaştırma
Uzman görüşü, resmi bilirkişi raporu gibi delil niteliği taşımaz. Uzman görüşü, yürütülmekte olan dava veya hukuki uyuşmazlıkta özel, teknik bilgiye ihtiyaç duyulan hallerde taraflardan birinin isteğiyle bu alanda uzman kişilerce hazırlanan ve dava dosyasına sunulan bilimsel bir rapordur. Bir diğer ifadeyle uzman görüşü, tarafın mahkemeye sunduğu yazılı belgeye bağlı beyanı, açıklamasıdır. Tanık beyanları arasında bir çelişki olduğunda nasıl ki mahkemenin bu oluşan çelişkiyi gidermesi gerekiyorsa, aynı şekilde tarafların sunmuş olduğu uzman görüşleri arasında da çelişkinin olması halinde mahkemenin bizzat atayacağı bilirkişiler tarafından bu çelişkinin giderilmesi gerekir. Ayrıca mahkeme tarafından atanan bilirkişinin raporu ile uzman görüşü arasında çelişki çıkması durumunda da mahkemenin bu çelişkiyi gidermesi gerekir. Uzman görüşünü verecek kişiyi de tanığı da taraflar seçer. Tanıkların sayısında da uzman görüşünü verecek kişilerin sayısında da herhangi bir sınırlama söz konusu değildir. Tanık, tanıklık ücretini kendisini tanık olarak gösteren tarafın mahkemeye yatırdığı hesaptan alır. Uzman görüşünde ise ücretini, uzman görüşüne başvuran kişilerden alır. Tanıklık yapmak zorunludur ancak uzman görüşü almak zorunlu değildir.
Tanıklık Yapma Mecburiyeti
Kural olarak tanıklık yapmak zorunludur. Söz konusu tanıklık yapma zorunluluğu HMK m.245/1’de düzenlenme altına alınmıştır. Tanıklık yapma ödevi; toplumsal ve kamusal niteliktedir. Tanıklık yapma kamu hukukundan doğan bir yükümlülüktür.
Tanıklık yapma ödevi kapsamında tanığın; mahkeme tarafından yapılan davet üzerine mahkemeye gelerek davada hazır bulunma, yemin etme, beyanda bulunma ve doğruyu söyleme gibi yükümlülükleri bulunmaktadır.
Kişi uyuşmazlık konusu olan olayla ilgili herhangi bir bilgiye sahip olmadığını düşünerek ve mahkemenin davetiyesine uymayarak tanıklık yapmama konusunda kendi kendine karar veremez. Usulüne uygun davetiyeyle çağrılan kişi mazeretsiz bir şekilde gelmediği takdirde gelmeyen tanık zorla getirtilir. Gelmemesi durumunda; gelmemesinin neden olduğu durumlarla ilgili HMK m.446 hükmü gereğince gider ve disiplin cezasına hükmedilir. Usulüne uygun şekilde çağrılmasına rağmen mazereti olmaksızın gelmeyen tanıkların zorla getirilmesi, gelmemenin sonucunda neden olduğu giderler nedeniyle beş yüz Türk lirasına kadar disiplin para cezasına hükmedilir. Zorla getirtilen tanık, gelmemesinin haklı sebebini sonradan bildirirse aleyhine HMK m. 446 hükmü gereğince hükmedilen gider ve disiplin cezası, HMK m. 245/1 gereğince kaldırılır.
İstisna : Tanıklıktan Çekinme
Tanıklık yapmak kamusal bir ödev olup kural olarak zorunludur. Bu zorunluluğa 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu uyarınca istisna getirilmiştir. Bu da Tanıklıktan Çekinme Hakkı’dır. Bu hak HMK’nın 247. maddesinde açık bir şekilde düzenlenmiştir. Bu maddede açıkça belirtilen kişiler, tanıklık yapmaktan çekinebilirler. Tanıklıktan çekinme hakkı; hem ceza yargılamasında hem de hukuk yargılamasında yer alan bir haktır. Bizim bu makalemizde üzerinde durup inceleyeceğimiz kısım hukuk yargılamasındaki tanıklıktan çekinme hakkıdır. Tanıklıktan çekinme sebeplerinin varlığının bulunduğu durumlarda hakim öncelikle duruşmaya başlamadan önce tanıklıktan çekinme hakkının olduğunu kişiye hatırlatır. Çekinme sebebi olan kişi bu hakkını kullanmak için bu durumu HMK m. 252/1 hükmü gereğince yazılı olarak ya da zabıt katibine yazdırmak suretiyle sözlü olarak mahkemeye bildirmek zorundadır. Bu bildirimi delilin dinleneceği günden önce yapmak zorundadır. Tanıklık yaptıktan sonra tanıklıktan çekindiğini bildiremez.
Tanıklıktan Çekinme Sebepleri
Kişiler; kişisel nedenlerle, sır nedeniyle ve menfaat ihlali tehlikesiyle tanıklıktan çekinebilirler. Tanıklıktan çekinme sebepleri HMK’nın 248-250. Maddeleri arasında açıkça düzenlenmiş ve tahdidi bir şekilde sıralanmıştır. Bu sebeple de bu maddelerde sayılmayan kişiler tanıklıktan çekinemezler.
Kişisel Nedenlerle Tanıklıktan Çekinme
Tanıklıktan çekinme sebeplerinden ilki kişisel nedenlerle tanıklıktan çekinmedir. HMK m. 248’de düzenleme altına alınan bu tanıklıktan çekinme sebebine göre taraflardan birinin;
- Nişanlısı/ eşi,
- Evlilik bağı kalmamış olsa dahi eşi,
- Kendisi ya da eşinin altsoy veya üstsoyu,
- Üçüncü derece dahil kan ya da evlilik birliği kalksa dahi kayın hısımları,
- Koruyucu aile ve onların çocuklarıyla koruma altına alınan çocuğun tanıklıktan çekinmesi mümkündür. Söz konusu kanundaki bu düzenleme sayesinde kişilerin taraflar ile yakın bağları sebebiyle tanıklık yapmakta zorlanabilecekleri düşünülerek getirilen, kişileri korumaya yönelik bir düzenlemedir. Bu durumda bu kişilerin kişisel verileri ve sırlarının da korunmasına imkan sağlanmaktır. Kişisel nedenlerle tanıklıktan çekinme durumunun varlığı halinde hakim tarafından kişilere bu haklarının varlığı mutlaka hatırlatılır. Tanıklıktan çekinme durumuyla ilgili tercih kişilere bırakılır. İsteyen bu hakkını kullanıp tanıklık yapmaktan çekinebilir, tanıklıktan çekinmek istemeyenler ise tanıklığın gerektirdiği hak ve yükümlere uygun davranmak zorundadır.
Zannımca Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na getirilen bu düzenlemeyle birlikte mahkeme tarafından tanıklık yapma üzerine çağrılan kişilerin; taraflar ile yakın bağları sonucunda anlatacakları, verecekleri bilgilerde kişisel görüşlerin ve taraflara karşı hissettikleri sevgi, nefret vs. gibi kişisel duyguların ön plana çıkmasıyla olayları olduğu gibi yorum katmadan anlatamayacakları kesindir. Tanıkların yükümlülüklerinden biri de yoruma girmeden söyleyeceklerini doğrudan anlatmasıyken bu kişilerin olayları yoruma girmeden doğrudan anlatması kanaatimce mümkün değildir. Ayrıca bu kişiler, taraflara yakınlıkları sebebiyle gerçekleri anlatmaları bakımından kuvvetli bir şüphe uyandırmaktadır. Ancak zaten yukarıda da belirttiğimiz gibi tanık beyanları genel olarak şüphe duyulması gereken delillerden olması sebebiyle hakim, tanık beyanlarına tamamen güvenip hareket edemez. Tanık beyanlarının doğruluğunu hakim resen araştırmak zorundadır.
Sır Nedeniyle Tanıklıktan Çekinme
Bir diğer çekinme sebebi ise sır nedeniyle tanıklıktan çekinmedir. HMK m.249’da “Kanun gereği sır olarak korunması gereken bilgiler hakkında tanıklığına başvurulacak kimseler, bu hususlar hakkında tanıklıktan çekinebilirler. Ancak 19/03/1969 tarihli ve 1136 sayılı Avukatlık Kanunu hükmü saklı kalmak üzere sır sahibi tarafından sırrın açıklanmasına izin verildiği takdirde, bu kimseler tanıklıktan çekinemezler.” şeklinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre örneğin; avukatlar, doktorlar, sağlık çalışanları, noterler, kamu görevlileri gibi sır saklama yükümlülüğüne haiz olan meslek gruplarının sır nedeniyle tanıklıktan çekinme hakkı bulunmaktadır.
Kanaatimce sır nedeniyle tanıklıktan çekinecek kişilerin beyanları; davanın taraflarıyla yakın akrabalık ilişkilerinin olmaması sebebiyle kişisel nedenlerle tanıklıktan çekinebilecek kişilerin beyanlarından daha güvenilirdir. Bu sebeple de sır nedeniyle tanıklıktan çekinebilecek kişilerin sır sahiplerinin izin vermesi sonucunda tanıklık yapması hukukun aydınlatılması açısından oldukça önemlidir.
Avukatın Tanıklığı ve Tanıklıktan Çekinmesi
Avukatların, Avukatlık Kanunu 36. Maddesi uyarınca sır saklama yükümlülükleri vardır. Söz konusu maddeye göre kendilerine tevdi edilen gerek avukatlık görevleri gerekse de Türkiye Barolar Birliği ve barolar organlarındaki görevleri sebebiyle öğrendikleri bilgileri açığa çıkarmaları yasaktır. Avukatlık Kanunu’na göre avukatların bu sır saklama yükümlülüğü gereği tanıklıktan çekinme hakları vardır. Ancak sır sahibi bu sırrın açığa çıkması için muvafakat verirse avukatın sır saklama yükümlülüğü ortadan kalkar ve avukat tanıklık yapabilir. Söz konusu hüküm TBB ve barolarda görevli memurları da kapsamaktadır.
Sır Niteliğindeki Bilgilere Sahip Olmayan Avukatın Tanıklığı
Avukatlık sıfatına haiz kişinin mahkemede aynı diğer kişiler gibi tanıklık yapması kural olarak zorunludur. Avukat olmak yargılama sırasında tanık olmanın istisnalarından biri değildir. Ancak 1136 Sayılı Avukatlık Kanunu madde 36 kapsamında avukat, davada taraf vekili olmasa da sır niteliğinde bir bilgiye sahipse tanıklıktan çekinebilir. Avukat sır kapsamındaki bilgileri, kendilerine tevdi edilen veya gerek avukatlık görevi gerek Türkiye Barolar Birliği ve baro organlarındaki görevleri dolayısıyla edinmiş olmalıdırlar. Özetle avukat, mesleği gereği sır niteliğindeki bilgiye sahipse tanıklıktan çekinebilir ancak taraflarla ilgili meslek sırrına sahip olmayan avukat, mahkemede tanıklık yapmak zorundadır.
Sır Niteliğinde Bilgilere Sahip Olan Avukatın Tanıklığı
Avukatların, Avukatlık Kanunu madde 36 kapsamında sır saklama yükümlülükleri bulunmaktadır. Bu sebeple de avukatlar meslekleri gereği öğrendikleri sır niteliğindeki bilgileri ifşa edemezler. Avukatlar aynı zamanda Avukatlık Meslek Kuralları madde 37 hükmü gereğince meslek sırrıyla bağlıdırlar. Bu da avukat-müvekkil ilişkisinden doğan sır saklama yükümlülüğünün bir gereğidir. Vekalet sözleşmesiyle birlikte taraflar arasında bir güven ilişkisi kurulmaktadır. Yargılama sırasında dahi müvekkilin yararına da olsa onun rızası olmadıkça hiçbir sırrı açıklanamaz. Doktrinde müvekkilin rızası haricinde avukatın, hakkını ispat veya kendisini sorumluluktan kurtarma amacıyla veyahut zorunluluk halinde sırrı ifşa edebileceği belirtilmektedir.
Kamu Görevlilerinin Tanıklığı ve Tanıklıktan Çekinmesi
Kamu görevlilerinin tanıklığı HMK m. 242’de düzenleme altına alınmıştır. Söz konusu maddeye göre, kamu görevlileri de aynı avukatlarda olduğu gibi meslekleri nedeniyle öğrendikleri bilgileri açığa çıkaramazlar ve bu sebeple tanıklıktan çekinebilirler. Yine aynı avukatlarda olduğu gibi sır sahibinin muvafakati sonucunda tanıklık yapabilirler. Ayrıca kamu görevlileri; görevlerinden ayrılmış olsalar dahi, görevleri gereğince sır saklama zorunlulukları devam etmekte olup görevleri nedeniyle edindikleri sırların ait olduğu resmi makamın yazılı izni olmadıkça tanık olarak dinlenemezler. Söz konusu tanıklık, kamu yararına aykırı ise o zaman resmi makam izin vermekten kaçınabilir. Ancak bu hal dışında başka bir sebeple izin vermekten kaçınamaz. Resmi makamın izni, mahkeme tarafından bir müzekkereyle istenir. Resmi makamın izin vermesi halinde ise kamu görevlileri tanık sıfatıyla mahkeme huzuruna davet edilerek dinlenir.
Noterlerin Tanıklığı ve Tanıklıktan Çekinmesi
Noterlik Kanunun 54. Maddesinde “Noter ve noter katipleri, görevleri dolayısıyla öğrendikleri sırları, kanunların emrettiği haller dışında açıklayamazlar.” şeklinde ifade edildiği gibi noter ve noter katipleri meslekleri nedeniyle edindikleri sır niteliğindeki bilgileri sır sahibinin muvafakati olmadıkça açıklamaktan ve tanıklık yapmaktan çekinebilirler. Ancak sır sahibinin muvafakatinin olması halinde bu kişiler tanıklık yapabilirler.
Sağlık Çalışanlarının Tanıklığı ve Tanıklıktan Çekinmesi
Tanıklık hukuk öğretisinde kamu borcu olarak kabul edilmektedir. Yukarıda açıkladığımız üzere tanıklıktan çekinme hakkı; hem hukuk yargılamasında hem de ceza yargılamasında tanınmıştır. Bu sebeple de sağlık çalışanlarının tanıklıktan çekilmesi hem 5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu hem de 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu kapsamında mümkündür.
Doktor, hemşire, ebe, diş hekimi ve diğer tüm sağlık çalışanlarının mesleki faaliyetleri nedeniyle hastalar hakkındaki edindikleri bilgiler sır niteliğindedir. Hukuka uygun bir sebep olmaksızın bu sırrın açıklanması sır sahibine zarar verdiği takdirde açıklayan kişinin sorumluluğu doğar. Sır saklama yükümlülüğü olan sağlık çalışanları meslekleri gereği edindikleri hastalara ait olan bilgiler nedeniyle tanıklıklarına başvurulduğu zaman yükümlülükleri gereği tanıklık yapmaktan çekinebilirler. Sır sahibi sırrın açıklanmasına izin verirse sağlık çalışanlarının tanıklıktan çekinmesi söz konusu olmaz. Tanıklıktan çekinmeye hakkı olan sağlık çalışanı tanık olarak çağrıldıktan sonra tanıklıktan çekinme sebebini mahkemeye duruşmadan önce yazılı veya duruşmada sözlü olarak söylemek üzere bildirmek zorundadır. Tanıklıktan çekinme sebebini duruşmadan önce mahkemeye bildirmiş olan sağlık çalışanları duruşmaya katılmak zorunda değildirler. Mahkemeye bildirilen tanıklıktan çekinme sebeplerinin yerinde olup olmadığını hakim duruşmada hazırda bulunan tanıkları dinledikten sonra karar verir. Hakimin bu değerlendirmesi neticesinde tanıklıktan çekinme sebebini haksız ve yerinde bulmazsa sağlık çalışanı tanıklık yapmak zorunda kalmaktadır.
Menfaat İhlali Tehlikesiyle Tanıklıktan Çekinme
Son olarak bir diğer tanıklıktan çekinme sebebi ise menfaat ihlali tehlikesi nedeniyle tanıklıktan çekinmedir. Bu tanıklıktan çekinme sebebi HMK 250. Maddesinde düzenlenmiştir. Söz konusu maddeye göre;
- Tanığın beyanı kendisine veya HMK m. 248 de sayılı kişisel nedenlerle tanıklıktan çekinebilecek kişilerin birine doğrudan doğruya maddi bir zarar verecekse bu kişiler tanıklık yapmaktan çekinebilirler.
- Tanığın beyanı kendisine veya HMK m. 248 de sayılı kişilerden birinin şeref veya itibarını ihlal edecek ya da ceza soruşturmasına veya kovuşturmasına sebep olacaksa bu kişiler tanıklık yapmaktan çekinebilirler.
- Tanığın beyanı meslek ve sanatına ait olan sırların ortaya çıkmasına sebebiyet verecekse bu kişiler tanıklık yapmaktan çekinebilirler.
Söz konusu maddenin yukarıda sayılan fıkralarında da belirtildiği üzere tanık olarak gösterilen kişinin beyanı; tanığın kendisine ya da kişisel nedenlerle tanıklıktan çekinebilecek HMK m.248 de sayılan kişilerden birine herhangi bir şekilde maddi bir zarar verecekse, bu kişilerin şeref ve itibarlarını zedeleyecek veya cezalandırılmalarına ya da cezalandırmayla alakalı süreçlere sebep olacaksa, kişinin meslek ve sanatına dair bir sırrın ortaya çıkmasına sebep olacaksa bu kişiler tanıklıktan çekinebilirler.
Tanıkların kişisel nedenlerle, sır nedeniyle, menfaat ihlali tehlikesi gibi nedenlerle tanıklıktan çekinmeyle tanık mahkeme önünde dinlenemeyecek olursa onun yerine başka bir tanığın gösterilebileceği kabul edilmektedir.
Tanıklıktan Çekinme Hakkının İstisnaları
Tanıklıktan çekinme hakkı mutlak değildir. Birtakım istisnaları mevcuttur. Bu istisnalar HMK m.251 de düzenlenmiştir.
- Bir hukuki işlemin yapıldığı sırada orada bulunan ve bu duruma tanıklık eden kişiler, o işlemin esası ve içeriğiyle ilgili tanıklık yapmaktan vazgeçemezler.
- Kanaatimizce de söz konusu hukuki işlemin tek görgü tanıkları olması ve olayın aydınlatılması konusunda beyanlarının önemli olması sebebiyle Sayın Mahkeme önündeki tanıklıkları son derece önemlidir.
- Aile bireyleriyle ilgili doğum, ölüm veya evlenme olaylarına ilişkin bilgileri olan kişiler tanıklık yapmaktan çekinemezler.
- Aile bireylerinin ailevi ilişkilerinden kaynaklanan ekonomik uyuşmazlıklarla ilgili olaylar bakımından bu kişiler tanıklık yapmaktan çekinemezler.
- Taraflardan birinin hukuki temsilcisi olarak kendisinin yaptığı işler hakkında kişiler tanıklık yapmaktan çekinemezler.
Yukarıda sayılan bu kişilerin tanıklıktan çekinme hakları olsa dahi konumlarından dolayı tanıklık yapmaları gerçeğin otaya çıkması bakımından zaruriyet teşkil etmesi sebebiyle bu kişiler, bu haklarını kullanamazlar.
Çekinme Sebeplerinin Bildirilmesi, İncelenmesi ve Kabul Edilmemesinin Sonuçları
Yukarıda anlattığımız sebeplerden dolayı tanıklıktan çekinecek kişilerin bu durumunu öncelikle mahkemeye bildirmeleri gerekmektedir. Bu bildirimi gerçekleştirecek kişilerin çekinme sebebini ve bu çekinme sebebini haklı gösterecek delilini, tanığın dinleneceği günden önce yazılı veya davet edildiği duruşmada sözlü bir şekilde açıklayıp bildirmek zorundadırlar. Bildirimi yapan kişinin bu çekinmede haklı olup olmadığını; mahkeme, duruşmada bulunan tarafları dinledikten sonra karar verir. Tanık kanunda gösterilen sebeplerden biri dışında başka bir sebeple tanıklık yapmaktan çekinir, yemin etmez veya göstermiş olduğu sebep mahkemece kabul edilmezse beşyüz Türk lirasından beşbin Türk lirasına kadar disiplin para cezasına ve bu çekinmeden dolayı doğacak giderleri ödemesine hükmedilir. Bu kişilerin yeniden dinlenilmesi için yargılama başka bir güne bırakılır. Tanık, eğer kendisine sorulan sorulara cevap vermekten kaçınırsa ya da yemin etmeme konusunda mahkemeye karşı direnirse mahkemece kişi iki haftayı geçmemek üzere disiplin hapsine hükmedilir.
Konuyla alakalı Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 2015/23251 E. 2015/33400 K. 24.11.2015 tarihli kararına göre, tanıklıktan çekinme durumunun ancak mahkemeye geldikten sonra ya da gelememe mazereti varsa geldikten sonra; çekinme sebebinin mahkemece sorularak ve hakimin bu sebebi değerlendirmesi sonucunda tanıklıktan çekinmesini uygun bulması halinde mümkündür.
Tanıklar dinlenirken ayrı ayrı dinlenir. Tanıklar mahkeme salonuna tek tek alınıp ayrı ayrı dinlenir. Tanıklardan biri mahkeme huzurunda dinlenirken henüz dinlenmemiş diğer tanıklar mahkeme salonunda bulunamaz. Hakim tanıkları dinlemeden önce tanıklara yemin ettirir. Ancak bazı kişiler yeminsiz dinlenmektedir. Bu kişiler HMK m. 257’de sayılan; dinlendiği sırada onbeş yaşını bitirmemiş olan kişiler ve edeceği yeminin niteliğini ve önemini kavrayamayacak derecede ayırt etme gücüne sahip olmayan kişiler yeminsiz bir şekilde dinlenir.
Taraflar; tanığın sözünü kesemezler, söz veya hareketle tanığı övmeleri veya aşağılamaları yasaktır. Hakim tanıklık esnasında tanığın yalan söylediğini veya menfaat temin ederek tanıklık ettiğine kanaat getirir ve yeterli delile sahipse bir tutanak düzenler ve bu tutanağı derhal Cumhuriyet Başsavcılığına gönderir.
Sonuç olarak tanıklık yapma zorunluluğuna 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu madde 247. hükmüyle bir istisna getirilerek tanıklıktan çekinme müessesi düzenlenmiştir. Tanıklıktan hangi sebeplerle nasıl, ne zaman, kimlerin çekinebileceği ve çekinme sebebinin mahkeme tarafından kabul edilmeme durumunda yine kanun tarafından düzenlenen yaptırımların neler olduğunu yukarıda makalemizde ayrıntılarıyla ele alıp inceledik. Özetle kanun koyucu, tanıklık yapma zorunluluğuna bir istisna olarak tanıklıktan çekinme müessesini getirmiştir. Tanıklar; kişisel nedenlerle, sır nedeniyle ve menfaat ihlali tehlikesi nedenleriyle tanıklıktan çekinebilirler. Tanıklıktan çekinme sebeplerinin varlığını hakim takdir eder. Tanıklıktan çekinme mutlak değildir. Birtakım istisnaları mevcuttur. Bu istisnalar; bir hukuki işlemin yapılmasında tanık olarak orada bulundurulmuş kişiler o işlemin esası ve içeriği hakkında tanıklık yapmaktan, aile bireylerinin doğum, ölüm veya evlenmelerinden kaynaklanan olaylar hakkında kişiler tanıklık yapmaktan, aile bireyleri arasındaki ailevi ilişkilerden kaynaklanan mali ekonomik uyuşmazlıklara ilişkin olaylar bakımından kişiler tanıklık yapmaktan çekinemezler. Bu bildirimi gerçekleştirecek kişilerin çekinme sebebini ve bu çekinme sebebini haklı gösterecek delilini, tanığın dinleneceği günden önce yazılı veya davet edildiği duruşmada sözlü bir şekilde açıklayıp bildirmek zorundadırlar. Bildirimi yapan kişinin bu çekinmede haklı olup olmadığını mahkeme duruşmada bulunan tarafları dinledikten sonra karar verir. Tanık kanunda gösterilen sebeplerden biri dışında başka bir sebeple tanıklık yapmaktan çekinir, yemin etmez veya göstermiş olduğu sebep mahkemece kabul edilmezse beşyüz Türk lirasından beşbin Türk lirasına kadar disiplin para cezasına ve bu çekinmeden dolayı doğacak giderleri ödenmesine hükmedilir. Bu kişilerin yeniden dinlenilmesi için yargılama başka bir güne bırakılır. Tanık, eğer kendisine sorulan sorulara cevap vermekten kaçınırsa ya da yemin etmeme konusunda mahkemeye karşı direnirse mahkemece kişi iki haftayı geçmemek üzere disiplin hapsine hükmedilir.
İletişim Bilgileri
- Telefon Numarası : 0 (530) 833 45 88
- E-Posta Adresi : av.secililaydasonmez@gmail.com
- Adres : Adalet Mah. Manas Bulv. No:44 Ata Plaza A Blok Kat : 3 Daire : 7 Bayraklı-İZMİR
- Mesai Saatleri : Hafta içi 09.00 – 18.00