Tanıma ve Tenfiz Davası
İçindekiler
- 1 Tanıma ve Tenfizin Farkı
- 2 Tanıma ve Tenfizin Genel ve Ortak Özellikleri
- 3 Tanıma ve Tenfiz Davası Şartları
- 3.1 Tanıma ve Tenfizin Ön Koşulları Nelerdir?
- 3.2 Tanıma ve Tenfizin Esas Koşulları Nelerdir?
- 3.2.1 Kararın Verildiği Ülke İle Türkiye Arasında Karşılıklılık (Mütekabiliyet) Bulunmalıdır
- 3.2.2 Karar, Türk Mahkemelerinin Münhasır Yetkisine Giren Bir Konuda Verilmiş Olmamalıdır
- 3.2.3 Karar, Türk Kamu Düzenine Açıkça Aykırı Olmamalıdır
- 3.2.4 Karar, Davalının Savunma Haklarına Riayet Edilerek Verilmiş Olmalıdır
- 3.3 Tanıma ve Tenfize Engel Diğer Koşullar Nelerdir?
- 4 Tanıma ve Tenfiz Davası İçin Gerekli Olan Belgeler Hangileridir?
- 5 Tanıma ve Tenfiz Davası Yargılama Usulü
- 6 Tanıma ve Tenfiz Davasında Görevli ve Yetkili Mahkeme
- 7 Tanıma ve Tenfiz Davasında Masraf ve Ücret
- 8 Tanıma ve Tenfiz Davasında Tebligat ve Davaya Katılmak
- 9 Tanıma ve Tenfiz Davasında Taraflar ve Hukuki Yarar
- 10 Tanıma ve Tenfiz Kararlarının Etkisi
- 11 Tanıma ve Tenfiz Davasın Olağan Kanun Yolları
- 12 Tanıma ve Tenfiz Davaları Hangi Alanlarda Görülür?
- 13 Tanıma Tenfiz Davası Ne Kadar Sürer?
- 14 Tanıma ve Tenfiz Davasının Duruşmalarına Tarafların Gelmesi Gerekli midir?
- 15 Sonuç
- 16 İletişim Bilgileri
Yabancı devlet mahkemeleri tarafından verilen mahkeme kararları tanıma ve tenfiz sürecinden geçirilmek suretiyle bir başka ülkede kesin hüküm ve kesin delil etkisine sahip olur. Ancak yabancı mahkemede verilen kararın tanıma ve tenfiz sürecinde nitelendirilmesi önemlidir. Zira tanıma ve tenfiz davalarında yapılan yargılama faaliyetinde yargılamanın usulü, talebin çekişmeli yoksa çekişmesiz olarak mı ileri sürüleceği, tarafların mahkemeye katılımı, tanıma ve tenfiz isteminin kimler tarafından isteneceği, ispat ve delillerin ne şekilde mahkemede ileri sürüleceği ve nihayet verilen kararın kanun yolu bakımından değerlendirilmesi tanıma ve tenfiz taleplerinin niteliği ile doğrudan ilişkilidir.
Tanıma Davası : Tanıma, yabancı bir mahkeme kararının kesin hüküm niteliğinin ülkemizde geçerli olması, sağlanması demektir. Yabancı mahkeme kararı için tanıma kararı verilmesi için yukarıda tenfize ilişkin açıklanan şartların sağlanması gerekmektedir. Ancak burada farklı olarak mütekabiliyet şartı aranmamaktadır. Tanıma kararı sonrasında kesinleşmenin etkisi yabancı mahkeme nezdinde verilen karar tarihinden itibaren hüküm ifade eder. Yabancı mahkemenin vermiş olduğu boşanma kararının Türkiye’de geçerli olması için açılan davadır. Tanıma davası, durum tespitine yönelik bir davadır. Yalnızca boşanma kararının Türkiye’de geçerli olması isteniyorsa tanıma davası açması yeterlidir.
Tenfiz Davası : Hukuki yararı bulunan herkes tenfiz talebinde bulunabilir. Tenfiz istemine ilişkin dilekçede kararın verildiği devlet ve mahkemesi, karar numarası, kararın özetine ilişkin bilgiler yer almalıdır. Kararın tamamı değil de bir kısmının tenfizi isteniyorsa tenfizi istenilen kısım açıkça belirtilmelidir. Tanıma davasında olduğu gibi yabancı mahkemenin vermiş olduğu kararın ülkemizde geçerli olması adına açılan bir davadır. Ancak tanıma davasından farkı vardır; icrai nitelikte olan kararlar adına tenfiz davası açılabilir. Tanıma davasında durum tespitine yönelik karar varken tenfiz davasında icrai nitelikteki kararın icraya geçmesi adına açılan bir dava türüdür. Boşanma kararı ile birlikte velayet, nafaka, tazminat gibi icrai hükümler verilmiş ve ülkemizde geçerli olması isteniyorsa tenfiz davası açılması gerekmektedir.
Yabancı mahkeme kararlarının tanınması ve tenfizine ilişkin temel hükümler 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’un (MÖHUK) 50-59. maddeleri arasında düzenlenmiştir.
Bunun yanı sıra tanıma ve tenfiz davalarına ilişkin hükümleri barındıran şu kaynakları da sayabiliriz:
- 5490 Sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu İle Bu Kanunun Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin Tanıma ve Tenfize İlişkin Hükümleri.
- Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası I-M Sayılı Genelgesi’nin Tenfize İlişkin 44. Maddesi.
- 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunun Tenfiz Davasında Yetkili Mahkemeye İlişkin 1360. Maddesi.
- Uluslararası Antlaşmalar.
Yabancı bir mahkeme kararının bu kararın verildiği ülke dışında hüküm ve sonuç doğurması ilgili kararın tanınma ve tenfiz edilmesine bağlıdır. Kural olarak tanıma ve tenfiz açılacak ayrı bir dava ile gerçekleştirilebilir. Bu davalar (tanıma veya tenfiz davası) sonucu tanıma veya tenfiz kararı verilmesiyle birlikte yabancı mahkeme kararı, mahalli mahkeme kararı kuvvet ve niteliğini kazanır. Tanıma veya tenfiz davalarından hangisinin açılacağı ise etki doğurması istenen kararın içeriğine göre belirlenir. Yabancı mahkeme kararının içeriğinde icra dairesine başvurulmasını gerektiren yani o devletin icra organlarının harekete geçmesini gerektiren bir durum varsa, açılacak dava tenfiz davası olacaktır. Ancak kararın böyle bir özelliği yoksa açılması gereken dava tanıma davasıdır.
Genellikle Tanıma ve Tenfiz Davaları en çok aile hukukunda, boşanma davalarının Türkiye’de geçerlilik kazanılması amacıyla açılmaktadır. Bunun yanı sıra, yurtdışında görülmüş diğer hukuk davalarının Türkiye’de geçerlilik kazanılması amacıyla açılabilmektedir.
Bu konu hakkında daha detaylı bilgi edinmek için “Yabancı Eş ile Yapılan Evliliklerde Boşanma” başlıklı yazımızı inceleyebilirsiniz.
Tanıma ve Tenfizin Farkı
- Tenfizin aksine tanımadan beklenen amacın gerçekleşmesi için devlet organlarının harekete geçmesi ve icrai işlemlerin yapılması gerekmez. Tanıma kararı, yabancı mahkeme kararının tespitine yönelik bir karar olup tenfiz kararında olduğu gibi devlet organlarının harekete geçmesi sonucunu doğurmaz.
- Tenfizde aranan tüm koşullar tanımada aranmamaktadır. Tanımada tenfize oranla daha az koşul aranmakta ve yabancı mahkeme kararlarının tanınması kolaylaştırılmaktadır.
- Yabancı mahkeme kararının tanınması için tenfiz şart olmadığı halde tenfiz için tanıma şarttır.
- Tanımada kesin hüküm etkisi, “hükmün” verildiği ülkede kesinleşmesi anından itibaren ortaya çıkar. Oysa tenfizde zorla icra etkisi tenfiz kararının kesinleştiği andan itibaren ortaya çıkar.
Tanıma ve Tenfizin Genel ve Ortak Özellikleri
- Tanıma ve Tenfiz davaları duruşmalı olarak görülür, dosya üzerinden karar verilemez.
- Tanıma ve tenfiz davaları basit usulde muhakemeye tabidir. Adli tatilde de görülebilir.
- Davacının yerleşim yeri Türkiye’de değilse teminat göstermesi gerekir. Teminatın miktarını hakim tayin eder. Ancak muafiyet şartı getiren uluslararası bir anlaşma varsa teminat şartı aranmaz.
- Yetkili mahkeme Davalının yerleşim yeri (ikametgahı) mahkemesidir. Karine olarak nüfusa kayıtlı olunan yer yerleşim yeri kabul edilmektedir. Davalının Türkiye’de ikametgahı yoksa sakin olduğu yer mahkemesi, bu dahi yoksa Ankara, İstanbul, İzmir mahkemeleri yetkilidir. Dava bu üç yerden istenilen birinde açılabilir.
- Görevli mahkeme boşanmanın tanınması ve tenfizinde Aile Mahkemesi diğer davalarda ise Asliye Hukuk Mahkemesidir.
Tanıma ve Tenfiz Davası Şartları
Yabancı mahkeme kararlarının tanınması ve tenfizi bakımından temel hukuki düzenleme olan 5718 sayılı MÖHUK ile tanıma ve tenfiz “karşılılık şartı” dışında aynı koşullara bağlanmaktadır.
Bir yabancı mahkeme kararının, Türk hukukunda tanıma tenfiz davası konusu olabilmesi için taşıması gereken nitelikler üç aşamada düzenlenmektedir.
- Öncelikle MÖHUK m. 50 ile öngörülen “ön şart” niteliğinde bulunan koşullar incelenmektedir.
- Ardından MÖHUK m. 54 ile öngörülen “esas şartlar” bakımından kontrol edilmektedir.
- Son olarak MÖHUK m. 55 (2) ile öngörülen “tanıma ve tenfiz engelleri” yönünden değerlendirilmektedir.
Söz konusu hükümlerde öngörülen koşulları taşıyan bir yabancı mahkeme kararı hakkında Türk mahkemesi tanıma veya tenfiz kararı vermek zorundadır.
Kanunda öngörülmeyen şartları karşılamayan yabancı mahkeme kararları bakımından ise tanıma ve tenfiz talebi reddedilmektedir. Tanınması ve tenfizi reddedilen yabancı mahkeme kararının Türk mahkemelerinde görülen davalarda “takdiri delil” olarak kullanılması mümkündür.
Kural olarak, tanıma ve tenfiz koşulları hususunda re’ sen araştırma ilkesi geçerlidir. Dolayısıyla kanunda aranan tanıma tenfiz şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği mahkeme tarafından re’ sen araştırılmak zorundadır.
İstisnai olarak ise re’ sen araştırma ilkesinin geçerli olmadığı ve davalının ileri sürmesi şartıyla mahkeme tarafından dikkate alınan koşullar bulunmaktadır. Bu koşullar şöyledir:
- Aşırı yetki (MÖHUK m. 54/b)
- Savunma haklarının ihlali (MÖHUK m. 54/ç)
- Tenfiz engelleri (MÖHUK m. 55/2)
Tanıma ve Tenfizin Ön Koşulları Nelerdir?
Yabancı Bir Devlet Mahkemesi Tarafından Verilmiş Bir İlamın Bulunması
Tanınması veya tenfizi talep edilen kararın yabancı bir devlet mahkemesi tarafından verilmiş olması aranır. Söz konusu kararın bir mahkeme tarafından verilmiş olup olmadığı kararın verildiği ülke hukukuna göre belirlenir.
Milletlerarası anlaşmalar veyahut özel kanun hükümleri tarafından cevaz verildiği takdirde yabancı idari makamlar tarafından verilen kararların da tanıma tenfiz davası konusu olması mümkündür.
Dikkat edilmelidir ki yabancı hakem kararları ya da uluslararası mahkemeler tarafından verilen kararların tanınması ve tenfizi mümkün değildir.
Bunun yanı sıra, mahkemeler tarafından verilmiş ilam niteliği taşımayan kararların da tanınması ve tenfizi mümkün değildir. Örneğin ara kararlar, geçici kararlar, sulh kararları, iflas kararları vb. Türk mahkemelerinde tanıma tenfiz davası konusu yapılamaz.
Yabancı Mahkeme Kararlarının Hukuk Davalarına İlişkin Olması
Burada aranan nitelik kararı veren mahkemenin sıfatına ya da karara verilen isme göre değil, kararın hükümlerine göre taşıdığı niteliğe göre tespit edilmektedir. Bu tespitin vasıflandırma işlemi ile yapılması gerekmektedir.
Tanıma tenfiz davası konusu yapılmak istenen kararın özel hukuk ilişkilerinden doğan bir uyuşmazlık hakkında verilmiş olması aranır. Dolayısıyla saf idari kararlar, kartel ve patent hukukuna ilişkin kararlar, sosyal sigorta kararları, iflas kararları vb. hükümler tenfize elverişli değildir.
Kararın Kesinleşmiş Olması
Yabancı mahkeme kararının tanınması ve tenfiz edilmesi için sahip olması gereken niteliklerden biri de kesinleşmiş olmasıdır. Dolayısıyla geçici nitelikteki ihtiyati tedbir ve haciz kararlarının tanınması ve tenfizi mümkün değildir.
Yabancı mahkeme tarafından verilen kararın şekli ve maddi anlamda kesinleşip kesinleşmediği kararın verildiği ülke hukukuna göre belirlenmektedir.
Bu hususu ispat zımnında, davacı tarafından kesinleşme şerhi yahut belgesinin dava dilekçesine eklenmesi istenmektedir.
Tanıma ve Tenfizin Esas Koşulları Nelerdir?
Kararın Verildiği Ülke İle Türkiye Arasında Karşılıklılık (Mütekabiliyet) Bulunmalıdır
Türkiye ile kararın verildiği devlet arasında akdi, fiili veya hukuki bir karşılıklılık bulunması gerekmektedir. Mütekabiliyet hallerinden birinin tek başına mevcudiyeti bu koşulun karşılanması bakımından yeterli görülmektedir.
Karar, Türk Mahkemelerinin Münhasır Yetkisine Giren Bir Konuda Verilmiş Olmamalıdır
Yabancı Mahkeme Kendisini “Aşırı Yetki” Teşkil Edecek Surette Yetkili Görmüş Olmamalıdır. Bu hüküm ile yabancı mahkeme kararlarının Türkiye’de tanınması veya tenfiz edilmesi bakımından iki koşul öngörülmektedir.
- Öncelikle, tanıma veya tenfiz talebine konu olan yabancı mahkeme kararın ilişkin olduğu uyuşmazlık bakımından Türk mahkemeleri münhasır yetkiye sahip bulunmamalıdır.
- Türk mahkemelerinin münhasır yetkisi, pozitif hukuk normunun düzenlenme amacının ve varlık sebebi dikkate alındığında mutlak şekilde ve yalnızca Türk mahkemelerinde görülmesini sağlamak amacıyla konulmuş olması sonucuna ulaşılması gerekmektedir.
Türk hukukunda bulunan münhasır yetki kuralına dört örnek verilmesi mümkündür:
- HMK m. 12 ile düzenlenen taşınmazın aynından doğan davaların yalnızca taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinde görüleceğine ilişkin yetki kuralı münhasır nitelikte sayılmaktadır.
- İİK m. 154/3 ile düzenlenen iflas kararı vermeye yetkili mahkemenin borçlunun muamele merkezinin bulunduğu yer mahkemesi olduğuna ilişkin norm münhasır yetki kural olarak kabul edilmektedir.
- Yargıtay’a göre vesayet işlerinde Türk mahkemelerinin yetkisi münhasır yetkili kabul edilmektedir.
- Avrupa Birliği’ne üye devletler arasında yürürlükte bulunan Brüksel I Tüzüğü m. 24/4’e göre resmi kayıtların geçerliliğine ilişkin davalar ile fikri ve sınai hakların tescil veya geçerliliğine ilişkin davalar için tescil yeri mahkemesi münhasır yetkili kılınmaktadır.
İkinci olarak, milletlerarası yetki kurallarının ve bu kuralların tespitinde esas alınan bağlantı noktalarının tayin ve tespitinde zayıf, geçici, suni ve subjektif esaslara dayalı olması halinde söz konusu kural “aşırı yetki kuralı” olarak nitelenmektedir.
Karar, Türk Kamu Düzenine Açıkça Aykırı Olmamalıdır
Yabancı mahkeme kararının tanınması ve tenfizi için Türk kamu düzeninin müdahalesini gerektirebilecek bir hüküm taşımaması şart olarak kabul edilmektedir.
Tanıma ve tenfiz talebine konu yabancı kararın Türk kamu düzenine aykırı kararı olup olmadığının tespiti, esas itibariyle hâkimin takdirine bırakılmaktadır. Fakat hakim, takdir yetkisini kullanırken milletlerarası özel hukukun varlık nedenini ve genel ilkelerini dikkate almalıdır.
Yabancı bir kararın Türk kamu düzenine açıkça aykırı sayılabilmesi için kararda yer alan hüküm fıkrası bakımında Anayasanın veya hukuk sisteminin temel ilkelerine, Türk toplumunun genel örf adet ve ahlak telakkilerine aykırılık taşıması gerekmektedir.
Karar, Davalının Savunma Haklarına Riayet Edilerek Verilmiş Olmalıdır
Kanun, tanıma tenfiz davası için savunma haklarına riayetsizliğin bir ret sebebi olarak dikkate alınması davalının itirazına bağlanmaktadır.
Savunma haklarına riayet edilip edilmediği, esas davanın görüldüğü ülke hukukuna göre belirlenmektedir. Davanın görüldüğü ülke hukukundaki savunma hakkına ilişkin düzenlemelerin, bu hakkın kullanılmasını ortadan kaldırıcı, zorlaştırıcı veya kısıtlayıcı nitelikte olması bu şartın eksikliğine yol açmaktadır.
Davalının savunma haklarına riayet edilip edilmediği üç husus incelenmek suretiyle tespit edilmektedir. Kararın verildiği yabancı mahkemenin bulunduğu yer kanunları uyarınca usulüne uygun olarak,
- Davaya çağırılmış bulunması
- Davada temsil edilmiş bulunması
- Gıyapta hüküm kurulması bakımından aranan şartların varlığı halinde bu şekilde hüküm kurulmuş olması
halinde davalının savunma haklarına riayet edildiği kabul edilmektedir.
Tanıma ve Tenfize Engel Diğer Koşullar Nelerdir?
Yabancı Mahkeme Kararının Kısmen Veya Tamamen Yerine Getirilmiş Olması
Yabancı bir mahkeme kararına konu olan alacağın ifa edilmiş olması, bu alacağı hüküm altına alan yabancı kararın tanınmasına ve tenfiz edilmesine engel olmaktadır.
Yabancı Kararın Yerine Getirilmesine Engel Bir Sebebin Ortaya Çıkmış Olması
Yabancı kararın yerine getirilmesine engel sebepler, borçludan kaynaklanan fiili sebepler değil hukuki nitelik taşıyan sebepler olarak aranmaktadır. Örneğin, borçlunun ifa güçlüğü içinde bulunması bu nitelikte değilken borçlunun ibrası yabancı kararın yerine getirilmesine engel bir sebep olarak değerlendirilmektedir.
Tanıma ve Tenfiz Davası İçin Gerekli Olan Belgeler Hangileridir?
5718 Sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanunda (MÖHUK) sıralanmıştır. Yabancı mahkeme kararlarının tanıma ve tenfizi için açılacak davalarda aşağıda yer alan belgeler gerekmektedir;
- Yabancı mahkemece verilen kararın aslı (ıslak imzalı, mühürlü)
- Yabancı mahkemenin kararının kesinleşmiş olduğunu gösterir şerh veya belge (ıslak imzalı, mühürlü)
- Yabancı mahkemenin vermiş olduğu kararın Türkçeye yeminli tercüman tarafından tercüme edilmesi ve bu tercümenin Noter veya Konsolosluktan onaylatılması
- Pasaport ve nüfus cüzdanı fotokopisi
- Vekaletname (Vekaletnamede vesikalık fotoğraf olması gerektiği gibi vekaletname içerisinde “yurt dışında verilmiş boşanma kararına ilişkin tanıma ve tenfiz davası açmaya, açılan davayı kabule” yetkilerinin bulunması gerekmektedir.)
Apostil Nedir?
Apostil (Apostille), 5 Ekim 1961 tarihinde Den Haag’da taraf ülkelerce imzalanan Lahey Konvansiyonuna göre, bir ülkede düzenlenen resmi bir belgenin diğer bir ülkede ibraz edilebilmesine olanak sağlayan bir onaydır (Almanya’da düzenlenmiş bir belgenin Türkiye’de tanınması vb.). Apostil, taraf (sözleşmeyi imzalayan) bir ülkenin sınırları dahilinde düzenlenen, diğer taraf ülkenin sınırları içinde ibraz edilmesi gereken resmi belgeler için, bu belgenin hangi yetkili makamdan verildiğini belirten o ülkenin (belgenin düzenlendiği ülkenin) yetkili makamları tarafından yapılan bir onaydır. Apostil belgenin düzenlendiği ülkede yapılır. Sözleşmeye taraf her ülke, apostilin hangi makamlarca düzenleneceğini kendi belirler. Türk mahkemeleri karar üzerinde konsolosluk onayı ya da apostille görmeden tanıma kararı vermez.
DİKKAT : Tanıma ve Tenfiz Davası açısından, davaya konu edilen bir yabancı mahkeme kararının gerçekte bir mahkeme kararı olup olmadığı, hangi ülke ve hangi mahkemeden verildiği, hangi tarihte karar verildiği kim tarafından tasdik edildiği, evrak üzerinde mühür olup olmadığı hususlarının tespiti; kararı veren mahkemeye sormadan ve teyit ettirmeye gerek kalmadan apostil şerhi verilmek suretiyle sağlanabilmektedir. Bu nedenle tanıma ve tenfiz davasında apostil şerhi zorunlu bir unsurdur.
Apostil Şerhi İçerisinde Bulunması Gereken Hususlar
Apostil şerhi alacak kişilerin belgenin eksik olmaması açısından göz önünde bulundurmaları gereken bazı detaylar bulunur. Apostil şerhi içeriğinde herhangi bir eksiklik veya hata oluşması durumunda alınmış olan boşanma kararı Türkiye’ de tanıma ve tenfiz işlemlerinin geçerlilik kazanamamasına yol açacaktır. Bu yüzden de apostil şerhi içerisinde mutlak suret ile yer alması gerekli olan hususların bulunmasına özen gösterilmesi gerekir. Apostil şerhi içerisinde bulunması gereken hususlar aşağıda olduğu gibidir.
- Belgenin Düzenlenmiş Olduğu Ülke Adı
- Belgenin İmzasını Atan Kişi İsim ve Soy İsmi
- Belgeye İmza Atan Kişinin Sıfatı (Belgeye Mührün Hangi Yurtdışı Makamı Tarafından Atıldığı)
- Belgenin Nerede Düzenlenmiş Olduğu
- Belgenin Düzenlenmiş ve Tasdik Edilmiş Olduğu Tarih
- Apostil Şerhinin Düzenlemesini Yapan Yetkili Makam
- Apostil Şerhi Numarası
- Apostil Şerhini Düzenleyen Makamın Kaşe ya da Mührü
- Apostil Şerhini Düzenleyen Yetkili Kişinin İmzası
şeklindedir.
Türkiye ‘de Apostil Veren Makamlar
- Valilik,
- Kaymakamlık,
- Adli belgeler için ağır ceza mahkemesi başkanlıkları
- Adli belge için o yerde ağır ceza mahkemesi başkanlığı yoksa adliye Encümeni ya da Adalet Komisyonu Başkanlıkları.
Apostil Hangi Ülkeler Arasında Geçerlidir?
Apostil yalnızca Lahey antlaşmasına taraf veya üye olan devletler içerisinde geçerlidir. Bu ülkeler; Almanya, Amerika Birleşik Devletleri, Andora, Antigua ve Barbuda, Arjantin Arnavutluk Avusturya Avustralya Azerbaycan Bahama Adaları, Barbados, Belçika, Belize, Beyaz Rusya (Belarus), Bosna-Hersek, Botswana, Brunei, Bulgaristan, Cook Island Adaları, Çek Cumhuriyeti, Çin Halk Cum, Danimarka, Dominik Cum, Ekvator, El Salvador, Ermenistan, Estonya, Fiji, Finlandiya, Fransa, Grenada, Güney Afrika, Gürcistan, Hırvatistan, Hindistan, Hollanda, Honduras, İngiltere, İrlanda, İspanya, İsrail, İsviçre, İsveç, İzlanda, İtalya, Japonya, Kıbrıs Rum Kesimi, Karadağ, Kazakistan, Kolombia, Kore Cumhuriyeti, Lesotho, Letonya, Liberya, Lehistan, Litvanya, Lüksemburg, Macaristan, Makedonya, Malawi, Malta, Marshal, Granada, SamoaSan, Marino, Santa Sırbistan, Slovakya, Suriname, Slovenya, Swaziland, Tonga, Trinidad ve Tobago, Türkiye, Ukrayna, Venezuella, Yeni Zelanda, Yunanistan.
Tanıma ve Tenfiz Davası Yargılama Usulü
Tanıma ve Tenfiz Davaları basit yargılama usulüne göre görülür (Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun (MÖHUK)’un m. 55/1). Yabancı mahkeme kararının tanınması talebi, Türk mahkemelerinde derdest olan bir davada da ileri sürülebilir ve bu ihtimalde asıl yargılamanın tabi olduğu usule göre tanıma işlemi yapılır (Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun (MÖHUK)’un m. 58). Ancak burada önemle belirtilmesi gereken husus şudur: Her ne kadar tanıma talebi Türk mahkemelerinde derdest olan bir dava içinde istenebilse bile, tenfiz talebi mutlaka açılacak “ayrı bir dava ile” yapılmalıdır. Yargıtay 2002 yılında verdiği bir kararda tanıma talebinin “karşı dava açmak suretiyle de” istenebileceğine hükmetmiştir.
Türk hukukunda basit yargılama usulü, HMK m. 316 vd. maddelerde düzenlenmiştir. HMK m. 318 şu şekildedir: “Taraflar dilekçeleri ile birlikte, tüm delillerini açıkça ve hangi vakıanın delili olduğunu da belirterek bildirmek; ellerinde bulunan delillerini dilekçelerine eklemek ve başka yerlerden getirilecek belge ve dosyalar için de bunların bulunabilmesini sağlayan bilgilere dilekçelerinde yer vermek zorundadır.” Dolayısıyla basit yargılama usulünde davanın tarafları, dilekçeleriyle birlikte tüm delillerini ve hangi olayın delili olduğunu belirtecek; ellerindeki delilleri dilekçelerine ekleyecek ve başka yerlerden getirilecek belge ve dosyalar için de bunların bulunabilmesini sağlayacak açıklamalara yer vereceklerdir.
Basit yargılama usulüne göre hâkim ön inceleme aşamasında ilk itirazlar ve dava şartlarını inceleyip karara bağlar. Ön inceleme aşamasında tanıma ve tenfiz davaları açısından önem arz edebilecek husus, Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun (MÖHUK)’un m. 50 ve 54’te yer alan koşulların HMK m. 138 anlamında bir dava şartı veya ilk itiraz olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceğidir. Kanunun lafzı buna olanak tanımamaktadır. Ancak basit yargılama usulünün getiriliş amacı olan hızlı biçimde yargılamayı sonuçlandırma dikkate alınarak, Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun (MÖHUK)’a getirilecek bir hükümle esasa ilişkin detaylı değerlendirme gerektirmeyen karşılıklılık, yabancı mahkemede verilmiş olan kararın Türk mahkemelerinin münhasır yetkisine girmeyen konuda verilmiş olması gibi şartların ön inceleme aşamasında değerlendirilmesine olanak tanınması yerinde düzenleme olacaktır. Bu sayede, bu şartları sağlamayan yabancı mahkeme kararlarının tanınması veya tenfizi, diğer tanıma tenfiz şartlarını incelemeye gerek kalmadan reddedilecektir ve yargılamanın boş yere uzaması engellenecektir.
Öte yandan, Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun hızlı bir yargılama usulü olan basit yargılama usulünü kabul etmesi ve Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun (MÖHUK)’un tanıma ve tenfiz davalarının bu usule göre görüleceğini düzenlemesi, yabancı mahkemede karar alırken zaten zaman kaybetmiş olan tarafların çıkarlarına uygun bir düzenleme olmuştur. Çünkü HMK m. 320/3 uyarınca; “Mahkeme, tarafların dinlenmesi, delillerin incelenmesi ve tahkikat işlemlerinin yapılmasını yukarıdaki fıkrada belirtilen duruşma hariç, iki duruşmada tamamlar. Duruşmalar arasındaki süre bir aydan daha uzun olamaz.” Böylece basit yargılama usulüne göre kural olarak esasa ilişkin işlemler, en fazla iki duruşmada bitirilir. Bu duruşmalar arasında da bir aydan fazla süre olmaz.
Tanıma ve Tenfiz Davasında Görevli ve Yetkili Mahkeme
Tanıma ve tenfiz davalarında görevli mahkeme Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun (MÖHUK)’un m. 51’de düzenlenmiştir. Bu madde şu şekildedir:
Madde 51/1
- Tenfiz kararları hakkında görevli mahkeme asliye mahkemesidir.
- Bu kararlar kendisine karşı tenfiz istenen kişinin Türkiye’deki yerleşim yeri, yoksa sakin olduğu yer mahkemesinden, Türkiye’de yerleşim yeri veya sakin olduğu bir yer mevcut değilse Ankara, İstanbul veya İzmir mahkemelerinden birinden istenebilir.
Anılan maddede tanıma ve tenfiz talepleri için görevli mahkemenin açıkça Asliye Mahkemesi olduğu belirtilmiştir. Ancak “aile hukukuna ilişkin yabancı mahkeme kararlarının tanıma ve tenfiz taleplerinin aile mahkemelerinde yapılacağına ilişkin 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunda hüküm vardır.
Tanıma ve tenfiz davalarında yetkili mahkeme Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun (MÖHUK)’un m. 51/2’de düzenlenmiştir. Bu fıkra şu şekildedir:
Madde 51/2
- Tenfiz kararları hakkında görevli mahkeme asliye mahkemesidir.
- Bu kararlar kendisine karşı tenfiz istenen kişinin Türkiye’deki yerleşim yeri, yoksa sakin olduğu yer mahkemesinden, Türkiye’de yerleşim yeri veya sakin olduğu bir yer mevcut değilse Ankara, İstanbul veya İzmir mahkemelerinden birinden istenebilir.
Anılan fıkraya göre, bu kararlar kendisine karşı tanıma veya tenfiz istenen kişinin Türkiye’deki yerleşim yerinde, o yoksa sakin olduğu yerde, Türkiye’de yerleşim yeri veya sakin olduğu yer de yoksa Ankara, İstanbul veya İzmir’deki mahkemelerden birinden istenebilecektir.
Bu konu hakkında daha detaylı bilgi edinmek için “Tanıma Tenfiz Dava Dilekçesi Örneği” başlıklı yazımızı inceleyebilirsiniz.
Bu konu hakkında daha detaylı bilgi edinmek için “Tanıma Tenfiz Cevap Dilekçesi Örneği” başlıklı yazımızı inceleyebilirsiniz.
Tanıma ve Tenfiz Davasında Masraf ve Ücret
Tanıma ve tenfiz davaları için ödenecek harçlar, Harçlar Kanunu madde 4’te düzenlenmiştir. Yabancı bir mahkeme tarafından verilen ilamların tenfizi için açılacak davalardan, bu ilamlarda hükmolunmuş şeyin değeri, nevi ve mahiyetine göre (1) sayılı tarife gereğince harç alınır (HK m. 4). İlgili tarifeye göre ise konusu belli bir değerle ilgili bulunan uyuşmazlıklarda nisbi harç alınacaktır. Ancak eda hükmü içermeyen davalarda ise maktu harç alınacaktır.
Ancak konusu para ile ölçülebilen davaların tenfizine ilişkin dava açıldığı zaman harcın nasıl belirleneceği konusunda Yargıtay’ın farklı kararları bulunmaktadır.
Türk mahkemelerinde dava açan veya davaya müdahil olan yabancının teminat gösterme yükümlülüğü uluslararası sözleşmeler ve Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun (MÖHUK)’un 48. maddesinde düzenlenmiştir. Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun (MÖHUK)’un 48. maddeye göre Türk mahkemelerinde dava açan, davaya katılan veya icra takibinde bulunan yabancı gerçek ve tüzel kişiler, yargılama ve takip giderleriyle karşı tarafın zarar ve ziyanını karşılamak üzere mahkemenin belirleyeceği teminatı göstermek zorundadır.
Ancak maddenin 2. fıkrasında mahkemenin dava açanı, davaya katılanı veya icra takibi yapanı karşılıklılık esasına göre teminattan muaf tutacağını belirtmiştir.
Türk mahkemelerinde tanıma ve tenfiz davası açan Türk vatandaşları için ise 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun 84. ve 85 maddeleri uygulanacaktır.
Teminat İstenecek Durumlar
- Türkiye’de mutat meskeni olmayan Türk vatandaşının dava açması, davacı yanında davaya müdahil olarak katılması veya takip yapması.
- Davacının daha önceden iflasına karar verilmiş, hakkında konkordato veya uzlaşma suretiyle yeniden yapılandırma işlemlerinin başlatılmış bulunması; borç ödemeden aciz belgesinin varlığı gibi sebeplerle, ödeme güçlüğü içinde bulunduğunun belgelenmesi.
Davanın görülmesi sırasında teminatı gerektiren durum ve koşulların ortaya çıkması hâlinde de mahkeme teminat gösterilmesine karar verir.
Mecburi dava ve takip arkadaşlığında teminat gösterme yükümlülüğü, bu yükümlülüğün tüm davacılar bakımından mevcut olması hâlinde doğar.
Teminat İstenmeyecek Durumlar
- Davacının adli yardımdan yararlanması,
- Davacının, yurt içinde istenen teminatı karşılamaya yeterli taşınmaz malının veya ayni teminatla güvence altına alınmış bir alacağının bulunması,
- Davanın, sırf küçüğün menfaatlerini korumaya yönelik olarak açılmış olması,
- İlama bağlı alacak için ilamlı icra takibi yapılmış olması,
Tanıma ve Tenfiz Davasında Tebligat ve Davaya Katılmak
Davalar adına en önemli husus tebligat olup ilgililere tebligatın yapılması usuli bir işlemdir. Tanıma ve tenfiz davalarında tebligat konusunda uygulamada sorunlarla karşılaşılabilmektedir. Öncelikle tebligat, tebliğ edilecek kimsenin yabancı uyruklu ya da Türk vatandaşı olmasına göre değişmektedir. Türk vatandaşı olan bir kimseye, siyasi temsilcilik aracılığıyla tebligat yapılabilmektedir.
Böylelikle Türk vatandaşı olan kişiye Türkiye Büyükelçiliği veya Konsolosluğu tarafından tebligat yapılabilecektir. İlgili kişiye gerekli bildirim ise siyasi temsilciliğin görevlendireceği bir memur tarafından yapılacaktır. Bildirim içerisinde, tebligatın konusu ile otuz gün içerisinde başvurunun yapılmaması halinde tebliğin yapılmış olacağı ihtarı belirtilir.
Diğer bir husus ise, yabancı uyruklu kişilere yapılacak olan tebligattır. Yabancı uyruklu kişilere tebligat, “Adalet Bakanlığı aracılığıyla” yapılır. Duruşma gününü bildirir tebligatın ise üç ay önceden gönderilmesi gerekir. Öte yandan bu noktada sık karşılaşılan durumlardan biri de, diğer tarafın adresinin bilinmemesi yahut kendisine ulaşılamamasıdır.
Yukarıda açıkladığımız üzere, davaya ilişkin tebligatların davalıya da tebliğ edilmesi gerekir. Davalının adresinin bilinmemesi yahut kendisine ulaşılamaması halinde yurtdışı bağlantılar vasıtasıyla yabancı ülkenin kamu kurumları ile iletişim kurulmalı ve etkin bir adres araştırması yapılmalıdır. Tenfiz davası kime karşı açılır? Tenfiz davası hasımsız dava türlerinden değildir. Bu nedenle bir davalı gösterilmelidir. Davalı ise tenfizi istenen mahkeme kararındaki kişidir. Yani davalı tenfiz istenen mahkeme kararındaki kişidir.
Tanıma ve Tenfiz Davasında Taraflar ve Hukuki Yarar
Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun (MÖHUK)’un 52. maddesi şu şekildedir:
Kararın tenfiz edilmesinde hukukî yararı bulunan herkes tenfiz isteminde bulunabilir. Tenfiz istemi dilekçe ile olur. Dilekçeye karşı tarafın sayısı kadar örnek eklenir. Dilekçede aşağıdaki hususlar yer alır:
- Tenfiz isteyenle, karşı tarafın ve varsa kanunî temsilci ve vekillerinin ad, soyad ve adresleri.
- Tenfiz konusu hükmün hangi devlet mahkemesinden verilmiş olduğu ve mahkemenin adı ile ilâmın tarih ve numarası ve hükmün özeti.
- Tenfiz, hükmün bir kısmı hakkında isteniyorsa bunun hangi kısım olduğu.
Dolayısıyla yabancı bir mahkeme kararın tenfiz edilmesinde hukukî yararı bulunan herkes tenfiz talebinde bulunabilir. Kanun burada her ne kadar sadece tenfiz kelimesini kullanmış olsa da maddenin yer aldığı ikinci bölümün başlığının yabancı mahkeme kararlarının tanınması ve tenfizi olduğu için, bu hükmün yabancı mahkeme kararlarının tanınması talebinde de uygulanacağı kabul edilmektedir. Ayrıca Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun (MÖHUK)’un 52. maddesi, hukuki yararı bulunan herkesin tanıma ve tenfiz talebinde bulanabileceğinden bahsetmiştir. Tanıma veya tenfiz talebinde bulunacak kişinin mutlaka yabancı mahkeme kararının tarafı olması şart değildir. Aynı şekilde bu talepte bulunacak kişinin Türk vatandaşı olması veya aleyhine talepte bulunulacak kişinin Türk vatandaşı olması zorunlu değildir. Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun (MÖHUK)’un tanıma ve tenfiz talebinde bulunabilmek için aradığı tek şart hukuki yararın olmasıdır.
Yabancı mahkemede verilen kararın tarafı olmamakla birlikte tanıma ve tenfiz davası açılmasında mirasçıların hukukî yararı bulunmaktadır. Örneğin Almanya’da bir Türk vatandaşı ile bir Alman vatandaşı arasında görülen boşanma davası karara bağlandıktan ve kesinleştikten sonra boşanan eşlerden Türk vatandaşı ölmüştür. Türkiye’de bulunan çocuklar veraset ilamı almak için mahkemeye başvurmuştur. Alman vatandaşı kadın, ölen Türk vatandaşının eşi olduğu iddiasıyla Türkiye’de açılan veraset davasında mirasçı olarak hak talebinde bulunmuştur. Ölen Türk vatandaşının kanuni mirasçıları, Alman mahkemesi tarafından verilen boşanma kararının tanınmasını talep edebilirler. Söz konusu boşanma ilamının tanınmasında mirasçıların hukukî yararı vardır. Çünkü Alman mahkemesi kararı Türkiye’de henüz tanınmadığından nüfus kayıtlarında Alman kadın ölen Türk vatandaşının eşi olarak gözükmekte ve bu durum mirastan pay alması sonucunu doğurmaktadır. Alman vatandaşı mirastan pay aldığında ise diğer mirasçıların payında azalma olacaktır. Bu durumun engellenmesi için yabancı mahkeme kararının tanınması gerekmektedir. Yukarıda bahsettiğimiz sebeplerden dolayı, bu boşanma kararının tanınmasında mirasçıların hukukî yararı vardır.
Tanıma ve Tenfiz Kararlarının Etkisi
Yabancı mahkeme ilamı, tanınmamış ise hukuken geçerli bir hükmün sonuçlarını doğurmamaktadır. Tanıma, yabancı mahkeme ilamının bir başka ülkede kesin hüküm veya kesin delil olarak kabul edilmesini sağlamaktadır.
Kesin hüküm etkisi, kararın hüküm kısmına yönelik olmaktadır. Ayrıca, yalnızca davanın tarafları bakımından etki göstermektedir. Yabancı ilamın tanınması halinde, taraflar arasındaki uyuşmazlık kesin hüküm etkisi sebebiyle bir daha Türk mahkemelerinde dava konusu yapılamamaktadır.
Dikkat edilmelidir ki, velayet hususunda yapılan düzenleme kesin hüküm oluşturmamaktadır. Dolayısıyla velayet düzenlemesi içeren bir yabancı ilamın tanınması, Türk mahkemelerinde aynı hususa ilişkin dava ikame edilmesine engel olmamaktadır.
“Özellikle velayete ilişkin kararlar maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmeyip, durumun değişmesi halinde yeni koşullara göre düzenleme yapılabileceğine (…)” (Y. 2. HD, 12/04/2010, 17713 – 7037)
Tenfiz, yabancı mahkeme hükmünün başka bir ülkede zorla icrai etkisinin kabulü anlamına gelmektedir.
Yabancı ilamın tenfizinin etkisi iki şekilde karşımıza çıkmaktadır. İlk olarak tenfiz, yabancı mahkeme kararının kesin hüküm veya kesin delil etkisinin ortaya çıkmasını sağlamaktadır.
İkinci olarak ise yabancı mahkeme ilamının icra edilebilirlik niteliğini kazanmasını sağlamaktadır. Tenfizine karar verilen yabancı ilamlar, Türk mahkemelerinden verilmiş ilamlar gibi icra olunmaktadır.
Örnek: Avusturya hukuk sistemi Roma hukukuna dayanmaktadır ve basamaklı bir yapıda hiyerarşik olarak sınıflandırılmıştır. Avusturya’da uygulanmakta olan Medeni Kanun dünyanın en eski medeni kanunlarından biridir. Avusturya yasalar hiyerarşisinde en yüksek basamakta Avusturya Federal Anayasa’sı, anayasa maddeleri ve AB Katılım Sözleşmesi yer almaktadır. Daha sonra ise federal yasalar ve eyalet yasaları yer almaktadır. Avusturya hukuk sistemine göre mahkemelerin vermiş olduğu boşanma kararlarının Türkiye’de sonuç doğurması için konsolosluk ve nüfus müdürlüğüne işletilmesi veya tanıma ve tenfizinin yapılması gerekir. Nüfus müdürlüğüne ve konsolosluklarda tescil talebi şartlar gerçekleşmediği gerekçesiyle reddedildiğinde tanıma ve tenfiz yapılması gerekmektedir.
Tanıma ve Tenfiz Davasın Olağan Kanun Yolları
Yabancı ülke mahkemelerince verilen kararlar, Türkiye’de kendiliğinden geçerli olmaz. Yabancı mahkeme kararlarının Türkiye’de geçerli olmasını sağlamak için Türkiye’de tanıma tenfiz davası açılması gereklidir. HMK m. 341/5’e göre; “İlk derece mahkemelerinin diğer kanunlarda temyiz edilebileceği veya haklarında Yargıtay’a başvurulabileceği belirtilmiş olup da bölge adliye mahkemelerinin görev alanına giren dava ve işlere ilişkin nihai kararlarına karşı, bölge adliye mahkemelerine başvurulabilir.” Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun bu hükmü uyarınca, 2024 yılı itibariyle 17.830 TL ve üzeri değerdeki, tanıma ve tenfiz kararlarına karşı bölge adliye mahkemelerinde istinaf kanun yoluna başvurulabilir. İstinaf aşamasından sonra ise 2024 yılı itibari ile değeri en az 238.730 TL olan mahkeme kararlarına karşı temyiz yoluna başvurulabilir.
Öte yandan, genel hükümler uyarınca, istinaf başvurusunun yapılmış olması, icranın geri bırakılması kararı alınmadıkça icrayı durdurmaz. Temyiz konusunda MÖHUK özel hüküm getirmiştir. Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun (MÖHUK)’un m. 57/2 şu şekildedir: “Tenfiz isteminin kabul veya reddi hususunda verilen kararların temyizi genel hükümlere tâbidir. Temyiz, yerine getirmeyi durdurur.” Dolayısıyla temyiz başvurusu, icrayı kendiliğinden durdurur.
Tanıma ve Tenfiz Davaları Hangi Alanlarda Görülür?
Bu davalar en çok aile hukukunda, boşanma davalarının Türkiye’de hüküm doğurması amacıyla açılmakla birlikte, yurtdışında görülmüş alacak davalarının da ülkemizde sonuç doğurması için açılabilir. Bu gibi durumlarda tanıma ve/veya tenfiz dilekçesine Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun (MÖHUK)’un m.53‘te istenen belgeler eklenmelidir. Bu belgeler;
- Yabancı mahkeme ilamının o ülke makamlarınca usulen onanmış aslı veya ilâmı veren yargı organı tarafından onanmış örneği ve onanmış tercümesi.
- İlamın kesinleştiğini gösteren ve o ülke makamlarınca usulen onanmış yazı veya belge ile onanmış tercümesi olarak belirtilmiştir.
Tanıma ve tenfiz davaları Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’na tabi davalar olduğundan kendisini bir avukat ile temsil etmeyen davacının dava ve duruşmaları takibi zorunludur. Duruşmalara kendisinin ya da avukatının katılmaması halinde dava işlemden kaldırılır. Yenilenmemesi halinde ise “Davanın Açılmamış Sayılmasına” karar verilir. Davalı ise duruşmalara hiçbir şekilde katılmak zorunda değildir. Davaya katılmayan davalının yokluğunda davaya devam olunarak karar verilir. Ancak davalıya her halükarda dava dilekçesinin ve duruşma tarihinin tebliğ edilmesi gereklidir. Yine davalıya mahkeme kararın tebliğ edilmesi zorunludur.
Tanıma Tenfiz Davası Ne Kadar Sürer?
Tanıma ve tenfiz davaları niteliği itibariyle teknik davalardır. Bu davalarda tanık dinletilmez, keşif yapılmaz, zorunlu olmadığı müddetçe bilirkişi incelemesi yapılmaz. Bu tür davalarda yargılama konusu, yabancı mahkeme kararının tanıma ya da tenfiz koşullarını taşıyıp taşımadığı konusunun incelenmesi ile sınırlıdır. Tanıma ve tenfiz davalarında zaman alan, davanın uzamasına sebebiyet veren husus, davalıya yapılan tebligatlardır. Dava dilekçesinin, duruşma tarihinin ve yargılama sonucunda verilen kararın davalıya tebliği zorunludur.
Davalının yurt dışında olması ve yabancı devlet vatandaşı olması durumunda süreç uzamaktadır. Bu durumda yurt dışı tebligat usulü uyarınca uzun ve karmaşık bir prosedür önümüze çıkmaktadır. Yurt dışı tebligatlarda asgari 4 ay tebligatın yapılması süreci olması, duruşma tarihinin belirlenmesi konuları da nazara alındığında süreç asgari 6 ay ile 1 yıl arası sürmektedir. Ancak bu süreyi kısaltmak mümkündür. Bunun yolu ya davalının dava ve duruşmalara katılmasının sağlanması ya da davalının kendisini bir avukat ile temsil ettirmesidir. Şu kadar ki, dava öncesinde hem davacının hem de davalının kendisini ayrı ayrı avukatlar ile temsil ettirmesi halinde işbu dava başkaca bir eksiklik olmaması halinde birkaç gün içinde dahi sonuçlanabilmektedir.
Tanıma ve Tenfiz Davasının Duruşmalarına Tarafların Gelmesi Gerekli midir?
Bu soruyu davacı ve davalı açısından ayrı ayrı incelemek gerekir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun dolayısıyla kendisini bir avukat ile temsil etmeyen davacının dava ve duruşmalara takibi zorunludur.
Duruşmalara kendisinin ya da avukatının katılmaması durumunda dava işlemden kaldırılır. Yenilenmemesi halinde ise “Davanın Açılmamış Sayılmasına” karar verilir.
Davalı ise duruşmalara katılmak zorunda değildir. Davaya katılmayan davalının yokluğunda davaya devam olunarak karar verilir. Ancak davalıya her halükarda dava dilekçesinin ve duruşma tarihinin tebliğ edilmesi gerekmektedir. Mahkemece verilen kararın tebliğ edilmesi zorunludur.
Sonuç
Mahkeme kararları kural olarak sadece verildikleri ülkede hüküm ve sonuç doğurur. Bu nedenle, belirli bir devlet mahkemesinden alınan karara dayanarak başka bir ülkedeki icra organları doğrudan harekete geçirilemez veya karar o ülke mahkemelerince dikkate alınamaz. İşte tanıma ve tenfiz davası, bunun istisnasıdır. Kadim Hukuk ve Danışmanlık olarak biz, ofisimizle irtibat kuranlara bu hususta yardımcı olmaktayız. Bu noktada öncelikle belirtilmesi gereken husus, yurtdışında yaşayan müvekkillerimizin tanıma ve tenfiz davası için Türkiye’ye gelmesine gerek olmadığıdır. Bu müvekkillerimizin yurtdışından vekalet çıkarmaları yeterlidir. Bu durum, davalı taraf için de geçerlidir. Kadim Hukuk ve Danışmanlık olarak müvekkillerimizin yurtdışından aldıkları kararların Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde uygulanmasını ve sahip oldukları haklarını Türkiye’de de kullanabilmelerini hızlı ve doğru bir şekilde sağlamak için bizimle İLETİŞİM geçiniz.
İletişim Bilgileri
- Telefon Numarası : 0 (530) 833 45 88
- E-Posta Adresi : av.secililaydasonmez@gmail.com
- Adres : Adalet Mah. Manas Bulv. No:44 Ata Plaza A Blok Kat : 3 Daire : 7 Bayraklı-İZMİR
- Mesai Saatleri : Hafta içi 09.00 – 18.00