Genel Hukuku İle Sıkça Sorulan Sorular
Avukatlar hukuki danışmanlık ve temsil hizmetleri sunar. Hukuk alanında uzmanlaşmış olan avukatlar, müvekkillerini mahkemelerde temsil eder, sözleşmeleri hazırlar, hukuki belgeleri değerlendirir ve hukuki sorunlarla ilgili genel danışmanlık sağlar.
Türk Hukuku’nda tarafların avukat ile temsil edilmesi gibi bir zorunluluk düzenlenmemiştir. Aksine herkesin mahkemelerde kendisini temsil etme hakkı vardır. Dolayısıyla adli ve idari mahkemelerde davacı veya davalı sıfatı ile, ceza mahkemelerinde sanık veya katılan sıfatıyla ve icra dairelerinde alacaklı-borçlu sıfatıyla yapacağınız işlemlerde ve duruşmalarda avukat tutma zorunluluğundan söz edilemez.
Ancak her alanda olduğu gibi hukuki işler de uzmanlık gerektirir. Kanun, tüzük ve yönetmelikler ile ve ayrıca Yargıtay içtihatları ve mahkeme uygulamaları karşısında hak kaybına uğramamanız için bu alanda özel eğitim görmüş bir avukattan hukuki yardım almanız gereklidir. Bu sebeple hukuki konularda gerekli bilgi ve tecrübeye sahip olmadan hareket etmek telafisi imkânsız zararlara yol açabilir. Hatta hukuki işlemlerinizi yapmadan önce bir avukata danışmanız ilerde karşılaşabileceğiniz hukuki sorunları önleyecek, işin mahkemeye intikal etmesi halinde uğrayacağınız zaman, emek ve maddi kayıplarınızın önüne geçecektir. Yargılama faaliyetlerinin de ücretsiz olmadığı unutulmamalıdır.
Diğer taraftan bir suçlamayla karşı karşıya kişi, avukat tutma, avukatı varsa onu çağırma, avukat olmadan konuşmama, avukat tutacak parası yoksa kendisine avukat tayin edilmesini isteme hakkına sahiptir. Her soruşturmadan önce sanık veya şüpheliye bu hakkı hatırlatılmak zorundadır. Sanık veya şüpheli tarafından avukat talep edilmesi halinde barodan bir avukat görevlendirilir. 18 yaşından küçüklerin ve cezasının üst sınırı 5 yıl ve üstü olan sanıkların yargılamalarında avukat bulunması zorunludur. Kendileri istemese dahi bir avukat tayin edilir.
Avukatlık mesleği bir serbest meslek faaliyetidir. Gelir Vergisi Kanunu’nun 65’ inci maddesinde serbest meslek faaliyetinin tanımı; “Sermayeden ziyade şahsi mesaiye, ilmi veya mesleki bilgiye veya ihtisasa dayanan ve ticari mahiyette olmayan işlerin işverene tabi olmaksızın şahsi sorumluluk altında kendi nam ve hesabına yapılmasıdır.” şeklindedir.
Avukatlar hukuk alanındaki bilgi ve tecrübelerini diğer insanların istifadesine sunarlar. Nasıl ki bir doktorun özel muayene hanesine gidildiğinde bir ücret ödemeniz gerekiyorsa avukat bürosuna gidip herhangi bir hukuki sorunla ilgili soru sorulduğunda veya vekâleten iş takibinde bir ücret ödenmesi gerekmektedir.
Avukata ücret ödenmesi aynı zamanda yasal bir zorunluluk olup avukatlık asgari ücret tarifesinde belirlenen değerler altında ücret sözleşmesi yapılması da yasaklanmıştır.
Avukatlık Kanunu gereğince Avukatınızın size sunmuş olduğu hizmete göre bir bedel ödemek durumundasınız. Bu bedelin asgari tutarı her yıl Resmi Gazete’de yayımlanan “Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi” ile belirlenir. Tarifede belirtilen tutarlar altında iş yapılması Avukat açısından da disiplin suçudur.
Avukata ödenecek ücretin kapsamı avukat ve vekil eden arasında yapılacak sözleşme ile belirlenebilir. Ancak bu konuda sözleşme yapılmamış ise verilen ücretin hangi işleri kapsadığı avukatlık asgari ücret tarifesinde belirlenmiştir. Buna göre verilen ücret, sözleşmenin konusunu oluşturan işle ilgili kesin hüküm elde edilinceye kadar yapılacak tüm işlemleri kapsamaktadır. Örnek vermek gerekirse yargı makamlarına verilecek dava dilekçesi veya cevap dilekçesi, itiraz dilekçesi ve temyiz dilekçeleri ücret kapsamındadır. Buna karşılık üst yargı mercilerinde duruşmalı yapılacak işler ile verilen hükmün icra takibine konulması ayrı ücrete tabidir.
Ayrıca belirtmek gerekir ki yargılama giderleri olan dava harçları, tebligat, keşif, bilirkişi ücreti vs masraflar ile avukatın iş takibi için yapacağı yol, konaklama vs masraflar avukatlık ücreti kapsamında değildir. Davanın kaybedilmesi, açılan davadan sonradan vazgeçme veya avukatın görevinden alınması gibi hallerde ödenen ücretin iadesi gibi bir durum söz konusu olmaz.
- “Ücretler” İçin Tıklayınız.
Bir Avukatın sağladığı faydalardan yararlanabilmek için öncelikle avukatınızla “Avukatlık Hizmet Sözleşmesi” imzalamanız gerekmektedir. Daha sonrasında ise gerekli olması halinde noterden vekaletname çıkartmalısınız.
Hayır. Türk hukukunda yargılama usulü olarak yazılı usül esastır. Yani dilekçeler sözlü yargılamaya göre çok daha fazla öneme sahiptir. Avukatın savunma ve iddialarını dilekçeleri ile sunması, duruşmada sözlü olarak beyan etmesine göre çok daha sağlıklıdır. Kaldı ki ülkemizde hakimler tayin nedeniyle sık sık yer değiştirmekte olup, sizin “tam da ikna ettik” diye düşündüğünüz hakim bir sonraki duruşmasını tayini çıkmış olarak memleketin başka bir köşesinde yapabilir. Sizin duruşmanıza ise ilk defa karşılaştığınız bir hakim çıkabilir. Bu nedenle tüm olayların açık bir şekilde sırası ile yazılarak dosyasına konması çok önemlidir.
Avukat ve müvekkil arasındaki iletişim çok önemlidir. Avukat Seçil İlayda SÖNMEZ olarak, telefon, e-posta veya yüz yüze toplantılar gibi farklı iletişim yöntemlerini kullanıyoruz. İletişim kanallarınızı ve iletişim sıklığınızı avukatınızla belirleyin. İlgili belgelerin düzenli bir şekilde paylaşılması ve iletişimin şeffaf olması da önemlidir.
Dava açmak bir kişi veya kuruluş aleyhinde mahkeme önünde bir hak talebinde bulunmak demektir. Haksızlığa uğradığınızda, hakkınızı alamadığınızda mahkemeler araya girecek “Türk Milleti adına” yargılama yaptıktan sonra hakkınızı size teslim edecektir.
Evet, dava açmak “yetkili mahkemeye” dava dilekçenizi dava harcı ve posta masrafları ile birlikte teslim etmekten ibarettir. Bu tarif kolay görünse de dava açmak önemli yasal sonuçları olan ve mali yük getirmesi ihtimali bulunan ciddi bir iştir.
Unutmayınız ki; davayı açmak işlemi basit olsa da işin kendisi son derece ciddidir ve bazen uzun süre alır. Bu hususu mutlaka göz önünde bulundurmalı ve yaptığınız işin göründüğü kadar basit olmadığını, sonuçlarının çok ciddi olabileceğini bilmelisiniz.
Davanın süresi, davayı etkileyen çeşitli faktörlere bağlı olarak değişebilir. Davanın karmaşıklığı, dava türü, adli sistemdeki iş yükü gibi faktörler dava süresini etkiler. Genel olarak Türkiye’de bir davanın süresi birkaç aydan birkaç yıla kadar değişebilir.
Örnek olarak:
Ceza davaları, delillerin toplanması, soruşturmaların yapılması ve potansiyel olarak birden fazla temyiz süreci geçirilmesi gibi nedenlerle diğer davalara göre daha uzun sürebilir.
Vergiler veya idari kararlarla ilgili davalarda dava açma için belirli bir süre mevcuttur. Bu süre genellikle 30 veya 60 gün gibi daha kısa olabilir.
Haksızlığa uğradığınızı düşündüğünüz durumlarda mahkemelere başvurup hakkınızın size iade edilmesini talep etmek anayasal hakkınızdır. Bu hakkınızı kullanmaktan çekinmeyiniz. Ancak bu hakkınızı kullanırken konuyu etraflıca değerlendirmeniz gerekir. Davayı kazanma ihtimalinizi, kaybettiğiniz takdirde davanın size kaç liraya ve ne kadar zamana mal olacağını önceden hesaplamanız lehinize olacaktır.
Davalar yetkili ve görevli mahkemelerde açılmalıdır. Hangi tür mahkemenin görevli olduğunu tespit ettikten sonra, hangi yer mahkemesinin yetkili olduğunu da belirlemeniz gerekir. Bu sorunun kısa bir cevabı olmadığı ve hatalı mahkemeye başvurmak zaman, para ve hak kayıplarına yol açabileceği için davanızı açmadan önce bu konuda mutlaka bir hukukçudan profesyonel yardım alınız.
Bir avukat yardımından faydalanmayacak iseniz aşağıdaki soruları kendi kedinize sorunuz;
- Dava açmak için yeterli bilgiye sahip olduğunuza emin misiniz?
- Davanızı takip etmek konusunda kararlı mısınız? Dava açtıktan sonra takip etmeyi ihmal etmeniz, davanızın reddedilmesine veya açılmamış sayılmasına neden olabilir.
- Davanızın olumsuz sonuçlanması halinde ne gibi sonuçlar doğuracağını değerlendirdiniz mi?
Bir avukatınız varsa sizi bu konularda tam olarak bilgilendirmesini talep ediniz;
- Davanızın size maliyeti ne olacaktır? (Dava harcı, masraflar ve avukatlık ücreti vs.)
- Davayı kaybetmeniz halinde katlanacağınız ek maliyet ne olacaktır? (Tamamlanacak dava harcı, karşı tarafa ödenecek avukatlık ücreti, mahkeme masrafları vs.)
- Adınız soyadınız, TC kimlik numaranız, açık adresiniz
- Karşı tarafın; adı soyadı (kurum ise ünvanı), biliyorsanız TC Kimlik Numarası, adresi
- Mümkün olduğunca açık ve öz şekilde aşağıdaki hususları dilekçenizde belirtiniz
Davanızın konusu
- Davayı açma nedeniniz
- Talebiniz (dava sonucu elde etmek istediğiniz sonuç)
- Yasal dayanaklarınız
- Delilleriniz
- Dilekçeniz arkasına delil listesi ekleyerek tüm delillerinizi sıra ile yazınız ii. Elinizde olan delilleri dilekçeniz ekinde sıra numarası vererek sununuz iii. Elinizde olmayan delillerin nereden temin edileceğini açık şekilde yazınız.
- Davaya konu olayın (şeyin) gerçekleştiği tarih ve sizin öğrendiğiniz tarih
- Varsa dava konusu ile ilgili içtihatlar (önceki kesinleşmiş mahkeme kararlarından örnekler)
Avukat tutmak için yazılı olarak bir avukatlık hizmet sözleşmesi yapmalısınız. Sonra eğer gerekiyorsa bir de noterden vekaletname çıkartmanız gerekir.
Bir kişiyi kendi adınıza yetkili kılan resmi belgedir.İki çesit vekalet vardır. Birincisi şahsi vekalet diğeri avukat vekaletnamesi
Avukat vekaletnamesi Türkiye’de noterler tarafından, yurt dışında Türkiye Cumhuriyeti konsolosluklarında noterlik hizmetleri bölümünde yazdırabilirsiniz. Bu vekaletler için küçük bir noter masrafı ödeyeceksiniz. Almanya’da ve bazı Avrupa ülkelerinde olduğu gibi Türk hukukunda avukatlar kendi vekaletnamelerini malesef henüz düzenleme yetkileri yoktur.
Avukata verilecek vekaletnamelerde avukatın tam adı ve soyadı ile bağlı bulunduğu vergi dairesi, vergi numarası ve kayıtlı olduğu baro isminin bilinmesi gerekmektedir. Buna avukat vekalet bilgileri diyoruz. Bir de vekalet verecek kişinin nüfus cüzdanı, Yurt dışında ise pasaportu da gerekiyor. Ayrıca boşanma gibi bazı durumlarda fotoğraf ve başkaca belgeler de gerekmektedir. Tam olarak size hangi belgelerin gerektiğini büromuzdan öğrenebilirsiniz.
Avukata verilen vekalet geri alınabilir. Bunun için noterden bir Azil belgesi yaptırıp avukata göndermeniz gerekir.
Eğer bir davayı kaybederseniz, duruma ve davanın konusuna bağlı olarak çeşitli sonuçlar ortaya çıkabilir. İşte olası sonuçlardan bazıları:
- Mahkeme tarafından sizden talep edilen bir miktar para ödemeniz gerekebilir. Bu miktar, davaya konu olan olayın etkisiyle belirlenebilir.
- Duruma bağlı olarak, davayı kaybederseniz hukuki masrafların bir kısmını veya tamamını karşılamak zorunda kalabilirsiniz.
- Eğer aleyhinize bir hüküm çıkarsa, davanın konusuyla ilgili bazı haklarınızı kısıtlanabilir veya kaybedebilirsiniz.
- Bazı durumlarda, dava sonucunda tazminat veya diğer maddi kayıplarınızı telafi etme şansınız ortadan kalkabilir.
- Dava kaybı, gelecekte benzer konularda diğer davalar açmanızı etkileyebilir.
Evet, Türk hukukuna göre herkes kendi adına dava açabilir. Ancak karmaşık davalar ve uzmanlık gerektiren konular için bir avukatın rehberliği faydalı olabilir.
Bir avukatla çalışmanın avantajları arasında hukuki süreci anlamada yardımcı olması, etkili bir savunma veya saldırı stratejisi geliştirmesi, hukuki belgeleri düzenlemesi, görüşmeleri yönetmesi ve çıkarlarınızı koruması sayılabilir.
Söz konusu davalar olduğu vakit hiçbir zaman hiçbir duruma kesin gözüyle bakılmaması gerekir. Bu nedenle hiçbir zaman “kesin” gibi bir kelime kullanıp müvekkillerimize bir taahhüt vermeyiz. Aksi takdirde hizmet değil umut satmış oluruz. Müvekkillerimize verebileceğimiz tek taahhüt dava veya işinizi elimizden gelen en iyi şekilde, en yüksek gayret ve çaba ile takip edeceğimizdir.
Eğer sözleşmeli müvekkilimiz değilseniz, danışma ücretlidir. Danışmanlık kapsamında verilen işbu hizmet genellikle büromuzda gerçekleştirilmektedir. Size ayrılan süre içerisinde tüm sorularınızı sorabilir, haklarınızı öğrenir ve hukuki sorununuza ilişkin bilgi sahibi olabilirsiniz.
Avukatlık hizmeti sırasında veya sonrasında müvekkillerin verdiği tüm bilgi ve belgeler 1136 sayılı Avukatlık Yasası uyarınca sır saklama yükümlülüğü altındadır. Bu yüzden paylaştığınız hiç bir bilgi ve belge iş sırasında veya sonrasında ifşa edilmeyecek, gizlilikle korunacak ve üçüncü kişilerle kesinlikle paylaşılmayacaktır. Bilgileriniz avukat-müvekkil sır saklama yükümlülüğü gereği güvendedir.
E-devlette tarafı olduğunuz bütün davalar görülmektedir. Hakkınızda hangi mahkemede dava açıldığını E-devletten öğrenebilir ya da tarafınıza tebligat gelmesini bekleyebilirsiniz.
Tarafı olduğunuz dava dosyalarını ve dosya içerisindeki bütün evrakları vatandas.uyap.gov.tr adresinden inceleyebilirsiniz.
Avukata en sık sorulan sorulardan biri davanın ne zaman biteceğidir. Bütün avukatlar müvekkillerinden sıkça bu ve buna benzer sorular duymaktadırlar:
- “Davam ne zaman biter?”
- “Dava kaç yıl sürer?”
- “Dava neden bu kadar uzun sürdü?”
- “Davam neden bitmiyor”
Bu soruların kesin bir cevabı yoktur. Her dosya kendi içerisinde diğerinden farklılık arz eder. Örneğin iki ayrı boşanma davasının bir tanesi 2 yılda bitebilirken, diğeri 5 yılda bitebilmektedir. Bunun bir çok nedeni mevcut olup, her dosyanın kendi içerisindeki yoğunluğu ve toplanması – incelenmesi gereken delillerin sayısı farklıdır. Bu nedenle davanın sonuçlanması bakımından başka dosyalarla kıyas yapılması mantıklı değildir. Dava dosyalarının sonuçlanmasının uzun sürmesi, çoğunlukla avukattan kaynaklanmayan sebeplerledir.
Örneğin; dosyada bazı delillerin bir türlü mahkeme tarafından getirtilememesi, dinlenmeyen tanık bulunması, dosyanın bilirkişiden dönmemesi gibi problemler, davaların uzamasına yol açmaktadır.
Örneğin duruşma günü hakimin izinli olması halinde, Türkiye’de mahkemelerin genel uygulaması, her iki tarafın vekilinden de mazeret dilekçesi alınarak duruşmanın ertelenmesi yönündedir.
Örneğin ilk duruşmaya girildiğinde, bir dahaki duruşma tarihinin 4 ay sonraya verildiğini, 4 ay sonra gidildiğinde ise hakimin o gün izinli olduğunu varsayarsak, ertelenen duruşma yine 4-5 ay sonraya verilecektir. Bu durumda ilk duruşmayla, hakimin izinli olması sebebiyle girilecek olan diğer duruşma arasında 8-9 aylık boşta geçen bir süre doğacaktır.
Aynı şekilde mahkeme hakiminin aynı dosya bakımından farklı tarihlerdeki 2-3 duruşmada daha izinli olduğu düşünüldüğünde, hiç bir şey yapılmadan uzun sürelerin kaybedilebileceği anlaşılacaktır.
Bu durumun çözümü için avukatın yapabileceği hiç bir şey olmayıp, Türkiye’de davalar bu ve benzeri nedenlerle uzun sürmektedir.
Öte yandan, her davanın belirli aşamaları mevcut olup, bir aşamadaki eksiklik bitmeden, diğer aşamaya geçilemez. O nedenle dosya taraflarından birine tebligat yapılamaması, taraflardan birinin ölümü halinde mirasçılarına ulaşılmak zorunda olması ve benzeri şekilde bir çok farklı durum, davanın uzamasına yol açar.
Bu nedenle bir davanın tam olarak ne kadar süreceğini söylemek mümkün değildir. Ancak dava konusu gereği gerçekleşecek olan aşamalar dikkate alınarak, avukatın tahmini bir süre söylemesi mümkündür. Ancak buna rağmen yukarıda sayılan ve avukatın elinde olmayan bir çok sebeple duruşmaların ertelenmesi ve davanın uzaması mümkündür.
Avukatlara en sık sorulan sorulan birisi, avukatın karşı taraftan para alıp almadığıyla ilgilidir. Bu sorunun amacı, avukatın zaten karşı taraftan para alacak olması nedeniyle müvekkilinden para istememesi gerektiği düşünüldüğü içindir. Bu sebeple aşağıdaki ifadelerle birlikte her avukata benzer nitelikte sorular sorulmaktadır.
- “Davayı kazanınca karşı taraftan para alacaksınız. Benden para almasanız olur mu?”
- “Hem karşı taraftan hem de benden mi para alacaksınız?”
- “Avukat zaten karşı taraftan para alıyormuş. Bizden almamanız gerekmez mi?”
Bu ve benzeri sorular her avukatın sıklıkla duyduğu ve yanıtlamak zorunda kaldığı sorulardır.
Avukatlık Kanunu’na göre avukat, yapılacak işin karşılığında müvekkiliyle serbestçe fiyat konusunda anlaşır. Ancak anlaşılacak olan ücret, her sene yayınlanan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nden düşük olamaz. Yine, davanın kazanılması halinde, karşı taraftan alınacak olan karşı vekalet ücretinin avukata ait olduğu, Avukatlık Kanunu’nda yazmaktadır.
Bu durumda, avukat davayı veya işi aldığında, müvekkiliyle olan anlaşması gereği ücretine hak kazanır. Eğer ortada bir sözleşme yoksa, söz konusu anlaşma Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’ne göre belirlenir. Bu anlaşma uyarınca ücret alması gereken avukat, söz konusu ücret üzerinden anlaşmaya bağlı olarak %18 KDV ödemek zorundadır. Ayrıca yine bu ücretin içerisinden kazanç dilimine göre %35’e kadar vergi ödemekle yükümlüdür.
Bu konu hakkında daha detaylı bilgi edinmek için “Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi” başlıklı yazımızı inceleyebilirsiniz.
Aynı şekilde dava olumlu şekilde sonuçlandığında, avukat bu kez de karşı vekalet ücretine hak kazanır. Bu ücret kanunen avukata ait olduğundan, avukat yine %18’lik KDV’yi ve %35’e varan gelir vergisini bu ücret bakımından da ödemek zorundadır. Her iki ücret bakımından da makbuz kesmeyen ve vergi ödemeyen avukat, vergi kaçırmış sayılır. Dolayısıyla her iki ücret bakımından da avukat vergilerini ödemek zorundadır. O halde avukat, KDV ve gelir vergisi bakımından ücretin neredeyse yarısını vergi olarak ödemekle yükümlüdür. Üstelik bu yükümlülük, hem kendi müvekkilinden alması gereken hem de davayı kazanması halinde karşı taraftan alacağı ücret bakımından geçerlidir.
Dolayısıyla bir avukatın sadece karşı taraftan alınacak ücretle iş kabul etmesi mümkün değildir. Nitekim, Vergi Dairesi tarafından kanunen müvekkilinden de para aldığı düşünülecektir. Bu durumda örneğin, 2.000,00 TL tutarında bir dava bakımından sadece karşı vekalet ücreti alacağını söyleyen avukatın, hem müvekkilinden 2.000,00 TL aldığı, hem de karşı taraftan 2.000,00 TL aldığı varsayılacak, avukat %18’lik KDV ve %35’e kadar varabilen gelir vergisi ödeyecektir. Bu durumda avukat zaten 2.000,00 TL’yi aşan tutarda bir miktarı vergi olarak ödeyecektir.
O halde, avukatın sadece karşı taraf vekalet ücretiyle çalışması mümkün değildir. Avukat bu durumda tüm aldığı parayı vergi dairesine yatıracak ve üstüne emek ve mesai harcayacaktır. Sadece karşı taraf vekalet ücretiyle çalışacağını beyan edip, müvekkiliyle bu yönde anlaşan avukatların dahi, arada bu şekilde sözleşme olsa bile, kanunen her iki bedeli almaya da hakları olduğu için, sonradan her iki bedel bakımından kendi müvekkillerine icra takibi yapmaları mümkündür. Görüldüğü üzere sadece karşı taraftan alacağı ücretle avukatın iş yapması mümkün değildir. Öte yandan karşı taraf vekalet ücreti, sadece davanın kazanılması durumunda hak kazanılan bir ücret olup, avukatı davayı kazanmaya motive eden bir unsurdur.
Avukatlara en sık sorulan sorulan birisi, avukatlık ücretinin çok olduğu, indirilmesinin mümkün olup olmadığıyla ilgilidir. Bu sebeple aşağıdaki ifadelerle birlikte her avukata benzer nitelikte sorular sorulmaktadır.
- “Avukatlık ücreti çok değil mi?”
- “Bir dilekçe yazarak bu kadar para mı alacaksınız?”
- “Başka bir avukat çok daha az bir parayla bakabileceğini söyledi.”
Bu ve benzeri sorular her avukatın sıklıkla duyduğu ve yanıtlamak zorunda kaldığı sorulardır.
Avukatlık Kanunu’na göre avukat, yapılacak işin karşılığında müvekkiliyle serbestçe fiyat konusunda anlaşır. Söz konusu ücret, müvekkillere çoğu zaman fazla gelmekte, ve daha düşük bir bedelle hizmet veren avukatlar tercih edilmektedir.
Unutulmamalı ki; her sektörde ve her yapılan işte, ucuz ürün veya ucuz hizmet bulmak mümkün olup, serbest piyasada kaliteli hizmet almanın bedeli her zaman daha fazladır.
Rayicin altında iş yapan avukatlar, vergilerle ve büro masraflarıyla mücadele edebilmek adına takip edebileceğinden çok daha fazla iş almakta ve iş yükü altında her dosyaya gereken ilgiyi gösterememektedir. Dolayısıyla başlangıçta çok düşük ücretle avukat bulduğu için sevinen müvekkiller, sonradan avukatın yeterli uzmanlığı olmadığı, yeterince ilgi göstermediği, dosyalarıyla ilgilenmediği, telefonlara çıkmadığı yönünde şikayet etmeye başlamaktadır.
Her işin hakkının parasal olarak ödenmesi, o işi yapan kişiye motivasyon sağlar ve işin yerine getirilmesi adına gereken performansı gösterme dürtüsü aşılar. Ancak psikolojik olarak çok düşük bir fiyata iş kabul eden kişinin, hem masraflarını çıkartabilmesi hem de hayatını idame ettirebilmesi adına, sürümden kazanabilmek için taşıyabileceğinden çok yük yüklenmesi gerekmektedir. Hal böyle olunca, rayicin altında ve düşük bir fiyata avukatla anlaşan kişilerin, sonradan oldukça pişman olduklarını görmek mümkündür.
Öte yandan bir çok dava ve işin uzun yıllar sürmesi sebebiyle, verilecek paranın uzun yıllar süren bir iş karşısında çok da fazla olmadığı anlaşılmalıdır. Örneğin 5 yıl sürecek bir dava için avukat 10.000,00 TL istediğinde kişiler çok bulabilmektedir. Ancak istenen para verilecek hizmet süresine bölündüğünde, aylık 160 TL gibi bir paraya tekabül ettiği ortadadır.
Av. Seçil İlayda SÖNMEZ Avukatlık & Hukuki Danışmanlık Bürosu olarak, dava ve diğer işlerde, verilecek emek ve harcanacak mesai beraber değerlendirilerek avukatlık ücreti hesaplanmakta, ve müvekkillere ödeme kolaylığı açısından taksitlendirme yapılabilmektedir.