Boşanma Sebepleri
İçindekiler
- 1 Boşanmanın Özel Sebepleri
- 2 Boşanmanın Genel Sebepleri
- 2.1 Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması (TMK.166/I, II)
- 2.1.1 Şartları
- 2.1.1.1 Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılmış Olması
- 2.1.1.2 Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması En Az Eşlerden Biri İçin Ortak Hayatı Sürdürmesi Beklenemeyecek Derecede Olmalıdır.
- 2.1.1.3 Duygusal Şiddet
- 2.1.1.4 Ekonomik Şiddet
- 2.1.1.5 Cinsel Şiddet
- 2.1.1.6 Fiziksel Şiddet
- 2.1.1.7 Sosyal Şiddet
- 2.1.1.8 Yargıtay Uygulamasında Evlilik Birliğinin Sarsılması Sebebiyle Boşanma Davasında Boşanma Konusu Olmayan Davranışlar
- 2.1.1.9 Davalının, Davacının Daha Kusurlu Olduğu İtirazını İleri Sürmemiş ya da İleri Sürülen İtiraz Kabul Edilmemiş Olmalıdır.
- 2.1.1.10 Yargıtay Uygulamasında İtirazın Hakkın Kötüye Kullanılması Sayılan Davranışlar
- 2.1.1 Şartları
- 2.2 Eşlerin Boşanma Hususunda Anlaşmaları (TMK.166/III)
- 2.3 Ortak Hayatın Kurulamaması ya da Fiili Ayrılık (TMK. 166/IV)
- 2.3.1 Daha Önce Herhangi Bir Boşanma Sebebine Dayanılarak Açılan Davanın Reddedilmiş Olması Gerekir.
- 2.3.2 Boşanma Talebinin Reddi Kararının Üzerinden Üç Yıl Geçmiş Ve Bu Süre İçinde Her Ne Sebeple Olursa Olsun Ortak Hayat Kurulamamış Olmalıdır.
- 2.3.3 Eşlerden Birinin Boşanma Davası Açmış Olması Gerekir.
- 2.1 Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması (TMK.166/I, II)
- 3 Boşanma Davası Hakkında Genel Bilgiler
- 3.1 Zina Sebebiyle Boşanma Davasında
- 3.2 Hayata Kast Sebebiyle Boşanma Davasında
- 3.3 Pek Fena Muamele Sebebiyle Boşanma
- 3.4 Onur Kırıcı Davranış Sebebiyle Boşanma
- 3.5 Küçük Düşürücü Suç İşleme Sebebiyle Boşanma
- 3.6 Haysiyetsiz Hayat Sürme Sebebiyle Boşanma
- 3.7 Terk Sebebiyle Boşanma
- 3.8 Akıl Hastalığı Sebebiyle Boşanma
- 4 Sonuç
- 5 İletişim Bilgileri
Boşanma sebepleri, Türk Medeni Kanunu’nda ikiye ayrılarak özel boşanma sebepleri ve genel boşanma sebepleri olarak düzenlenmiştir. Eşler boşanma taleplerini mahkemeye bildirirken Türk Medeni Kanunu’nda yer alan aşağıda ayrıntılı olarak açıklayacağımız boşanma sebeplerinden birine dayanmak zorundadır.
Boşanmaya imkan veren sebepler Türk Medeni Kanunun 161-166. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Bu sebepler değişik açılardan sınıflandırılabilmektedir. Bir kısım sebepler, davalının kusuruna bağlı olmaktayken diğerlerinde ise kusur şartı aranmamaktadır. Bir kısım sebeplerde evlilik birliğinin çekilmez hale gelmesi arandığı halde, diğerlerinde bu şart aranmamıştır. Evlilik birliğinin çekilmez hale gelmesi şartını arayan sebeplere, nisbi (takdire bağlı) boşanma sebebi; bu şartın aranmadığı boşanma sebeplerine mutlak boşanma sebebi denilmektedir.
Bu konu hakkında daha detaylı bilgi edinmek için “Türk Medeni Kanunu” başlıklı yazımızı inceleyebilirsiniz.
Boşanmanın Özel Sebepleri
Özel boşanma sebepleri, Türk Medeni Kanunu’nda özel olarak düzenlenmiş ve şartları açıkça belirtilmiş boşanma sebepleridir. Bu çerçevede Türk Medeni Kanunu’nda düzenlenen özel boşanma sebepleri şunlardır:
- Zina (Aldatma) Nedeniyle Boşanma,
- Hayata Kast, Pek Kötü Veya Onur Kırıcı Davranış Nedeniyle Boşanma,
- Suç İşleme ve Haysiyetsiz Yaşam Sürme Nedeniyle Boşanma,
- Terk Sebebiyle Boşanma,
- Akıl Hastalığı Nedeniyle Boşanma,
- Fiili Ayrılık Nedeniyle Boşanma,
Zina (TMK. 161)
- Türk Medeni Kanunun 161. maddesinde düzenlenmiştir. Kusura dayalı, mutlak ve özel bir boşanma sebebidir.
- Genel olarak zina, eşlerden birinin, evlilik birliği devam ederken, karşı cinsten biri kişi ile isteyerek cinsi münasebette bulunması şeklinde tanımlanmaktadır.
- Zina sebebiyle boşanma kararı verilebilmesi için, evlilik koşulu, cinsel ilişki koşulu ve kusur koşulunun birlikte gerçekleşmesi gerekir.
Evlilik Koşulu
- Zina sebebiyle boşanma kararı verilebilmesi için öncelikle evliliğin hukuken geçerli olarak kurulmuş olması gerekmektedir.
- Yok evliliklerde uygulanmaz.
- Nişanlılıkta uygulanmaz.
- Batıl evliliklerde uygulanır.
- Gaiplik kararı olsa da uygulanır.
- Ayrılık kararı olsa da uygulanır.
- Ayrı konut edinme kararı veya ayrı yaşama hakkı olsa da uygulanır.
- Evlilik tescil edilmese de uygulanır.
Cinsel İlişki Koşulu
Zinadan bahsedebilmek için evli kadının kocasından başka bir erkekle ya da evli erkeğin karısından başka bir kadınla cinsel ilişkide bulunması gerekir.
Zina Sayılan Davranışlar
- Her şekilde kurulan cinsel ilişki zina sayılır.
- Eksik kalkışma zina sayılır.
- Cinsel ilişkinin bir defa gerçekleşmesi zina için yeterli sayılmaktadır.
- Otelde aynı odada gecelemek zina için yeterli sayılmaktadır.
Eşlerden birinin karşı cinsten yakın akrabası olmayan bir kişiyle zorunluluk bulunmadan otelde aynı odada gecelemeleri zina sayılan davranışlardan sayılmaktadır (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 19.01.2012 tarihli 22120/670 sayılı kararı).
- Yalnız olarak aynı evde gecelemek zina için yeterlidir.
Eşlerden birinin karşı cinsten yakın akrabası olmayan bir kişiyle zorunluluk bulunmadan yalnız olarak aynı evde gecelemeleri zina sayılan davranışlardan sayılmaktadır (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 19.04.2010 tarihli 5442/7658 sayılı kararı).
Zina Sayılmayan Davranışlar
- Hayvanlarla cinsel ilişki zina sayılmaz.
- Yapay döllenme zina sayılmaz (kocasından başka bir erkekle fiziksel temas olmadan, Artificial Insamination yöntemiyle erkeğin spermi ve kadının yumurtasının birleştirilmesi).
- Başkasıyla flört etme ya da başka bir türlü yakın ilişki içinde olma zina sayılmaz (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 09.11.2012 tarihli 5871/25635 sayılı kararı). Fakat bu davranışlar zinanın varlığına bir fiili karine oluşturmaktadır. Zira, zinayı suçüstü tespit etme çoğu zaman mümkün değildir. Bu sebeple, ispat edilen çeşitli olaylar ve olgular bir zinanın bulunduğu hususunda hakime kanaat verdiği takdirde, hakim, zina suçüstü tespit edilmemiş olsa bile boşanmaya karar verebilmektedir.
- Cinsel ilişki aynı cinsten kişiler arasında gerçekleşirse zina sayılmaz. Ancak böyle bir durum, evlilik birliğinin temelinden sarsılması veya haysiyetsiz hayat sürme sebepleri ile boşanma davasına konu teşkil edilebilir.
Kusur Koşulu
Zinadan söz edebilmek için, eşin isteyerek evlilik dışı cinsi münasebette bulunması, yani kusurlu olması gerekmektedir. Bu bakımdan;
- İpnotizmada zinadan söz edilemez.
- Kadının kendini bilmeyecek derecede sarhoş olduğu durumda ırzına geçilmesi durumunda da zinadan söz edilemez.
Dava Hakkının Düşmesi
Eşlerin, zina sebebiyle boşanma davası açma hakkı iki şekilde düşmektedir. Bunlar;
Hak Düşürücü Sürenin Geçmesi
- Türk Medeni Kanunu m.161/2’e göre iki hak düşürücü süre öngörülmüştür. Birinci süre, eşin gerçekleştirdiği zina eyleminin diğer eş tarafından öğrenilmesinden itibaren altı aydır. İkinci süre ise, her halde zina fiilinden itibaren beş yıldır. Örneğin eş zina fiilini beş yıllık sürenin dolmasına iki ay kala öğrenmişse, davayı iki ay içinde açmalıdır.
- Her zina fiilinden itibaren yeni bir süreye tabi yeni bir dava hakkı doğmaktadır. (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 17.06.1986 tarihli 5766/6055 sayılı kararı).
Af
- Türk Medeni Kanunu m.161/3’e göre, “Affeden tarafın dava hakkı yoktur.”
- Af ancak bir fiilin işlenmesinden sonra söz konusu olabilmektedir. Bu sebeple de eşin, diğer eşin zinasına önceden rıza göstermesi, öğretideki baskın görüş ve Yargıtay’a göre af kapsamına girmemektedir.
- Diğer taraftan eş, zinaya sadece rıza göstermekle kalmayıp aynı zamanda teşvik de etmişse, bundan sonra açılacak zina davasının hakkın kötüye kullanılması sebebiyle reddine karar verilebilmektedir.
- Af, açık bir şekilde yapılabileceği gibi örtülü bir şekilde de yapılabilir. Ancak örtülü aftan söz edebilmek için, eşin davranışlarından af iradesinin bulunduğu açıkça anlaşılmalıdır. Bu sebeple, eşin zinayı öğrenmesine rağmen ortak hayata devam etmesi mutlaka af anlamına gelmemektedir. Ancak, zina olayını öğrenen eşin, buna rağmen zina yapan eşi ile tatile çıkması örtülü af sayılır.
- Yargıtay’a göre ölen kayınpederin cenazesine katılmak veya tutuklu eşin ziyaret edilmesi insani görevlerin yapılması statüsünde sayılmasından dolayı af olarak sayılmamaktadır.
- Zina olayının affedildiği anlaşılmışsa aynı eylem nedeni ile tarafların evlilik birliğinin sarsılması sebebi ile boşanmalarına karar verilmesi mümkün değildir. (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 10.10.2012 tarihli ve 4651/24156 sayılı kararı).
- Türk Medeni Kanunun 185. maddesine göre, “Evlenmeyle eşler arasında evlilik birliği kurulmuş olur. Eşler bu birliğin mutluluğunu elbirliğiyle sağlamak ve çocukların bakımına, eğitim ve gözetimine beraberce özen göstermekle yükümlüdürler. Eşler birlikte yaşamak, birbirine sadık kalmak ve yardımcı olmak zorundadırlar.” Söz konusu sadakat yükümlülük sadece cinsel sadakati değil, duygusal, tinsel-düşünsel ve ekonomik sadakati de içermektedir.
Hayata Kast, Pek Kötü Muamele veya Onur Kırıcı Davranış (TMK.162)
Mutlak, kusura dayalı ve özel boşanma sebebidir.
- Türk Medeni Kanunu m.162/1’e göre, “Eşlerden her biri diğeri tarafından hayatına kastedilmesi veya kendisine pek kötü davranılması ya da ağır derecede onur kırıcı davranışta bulunulması sebebiyle boşanma davası açabilir.” Söz konusu madde üç ayrı boşanma sebebi yer almaktadır.
Hayata Kast
- Hayata kast, bir eşin diğerini öldürme niyetini bazı fiillerle ve davranışlarla açıklamasıdır. Hayata kast, diğer eşi fiilen öldürmeye teşebbüs gibi, diğer eşi intihara teşvik ya da yardım şeklinde de olabilir. Eşin ölmemesi için bir harekette bulunulması gerekirken bundan kaçınma da hayata kast sayılmaktadır.
- Fiilin planlanarak, ya da ani bir kararla veya bir öfke sonucu yapılmış olması hayata kastın varlığı açısından önemli değildir. Yine hazırlık hareketlerinden sonra öldürmekten vazgeçilmesi durumunda da maddenin aradığı hayata kast şartı gerçekleşmiş olur.
- Ayırt etme gücü olmayan kişilerin eşlerinin canına kast etmeleri kural olarak söz konusu bu özel boşanma sebebini oluşturmaz. Ancak bir kimse cana kast fiilini gerçekleştirmek için ayırt etme gücünü bilerek geçici ortadan kaldırmışsa, işbu özel boşanma sebebine dayanarak diğer eş boşanma davası açabilir.
Pek Fena Muamele
- Pek fena muamele, diğer eşin vücut bütünlüğü ve sağlığına yönelik her türlü saldırıdır. Fiilin kasten işlenmiş olması gerekmektedir.
- Yargıtay; Eşlerden birinin diğerini dövmesini, eve kapatmasını, aç bırakmasını, normal olmayan cinsi münasebete zorlamasını, pek fena muameleye örnek olarak göstermiştir. (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 08.12.2010 tarihli 19008/20597 sayılı kararı).
- Pek fena muamelenin varsayılması için devamlılık aranmaz. Bir defa gerçekleşmesi yeterlidir. Yargıtay da aynı şekilde bu sebebe dayanılarak boşanmaya karar verilebilmesi için söz konusu eylemi bir defa yapmasını yeterli olarak görmüştür. (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 04.03.1996 tarihli 1432/2070 sayılı kararı).
Onur Kırıcı Davranış
- Eşlerden birinin diğerinin onuruna haksız ve ona hakaret etmek, onu küçük düşürmek için amacıyla yaptığı saldırılardır. Bu saldırı, söz, yazı hatta hareketlerle davranışlarla da ortaya çıkabilir.
- Uygulamadan bir kaç örnek vermek gerekirse; kadının evden atılması, karısının bakire olmadığını açıklamak, eşinin peşinde hafiye dolaştırmak, kocasının eve geç gelmesine sinirlenen kadının, kocasının işyerine giderek ona hakaret etmesi, kadının kocası aleyhine hırsızlık ihbarında bulunması ve bunun doğru çıkmaması, mahkeme koridorlarında eşlerden birinin diğerine hakaret etmesi gibi.
Dava Hakkının Düşmesi
- Türk Medeni Kanunu m.162./2 ve m.162./3’e göre, “Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her halde bu sebebin doğumunun üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer. Affeden tarafın dava hakkı yoktur.” Söz konusu maddeden de görüldüğü üzere dava hakkı, zinada olduğu gibi hak düşürücü sürelerin geçmesi ve af ile sona ermektedir. Bu bakımdan zina bölümünde yapılan açıklamalar burada da geçerlidir.
Küçük Düşürücü Suç İşleme ve Haysiyetsiz Hayat Sürme (TMK m.163)
Her ikisi de Türk Medeni Kanunu m. 163’de kusura dayalı, özel fakat nisbi bir boşanma sebebi olarak sayılmıştır.
Küçük Düşürücü Suç İşleme
- Suçun küçük düşürücü olup olmadığı verilen cezaya göre değil, toplumdaki anlayışa göre hakim tarafından takdir edilmektedir.
- Genellikle Yargıtay’a göre zimmet, dolandırıcılık, rüşvet, uyuşturucu ticareti yapmak, hırsızlık, kasten adam öldürme küçük düşürücü suç olarak sayılmaktadır. (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 23.02.2010 tarihli 1300/3299 sayılı kararı; Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 09.11.2009 tarihli 16450/19112 sayılı kararı; Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 21.04.2014 tarihli 25910/9380 sayılı kararı).
- Küçük düşürücü suçun evlendikten sonra işlenmesi gerekmektedir. (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 20.11.2012 tarihli 7802/27583 sayılı kararı).
- Küçük düşürücü suç, evlenmeden önce işlenmişse, bunu bilmeyen eş şartları varsa hata ya da hileye göre, evlenmenin iptali, ya da evlilik birliğinin sarsılmasına dayanarak boşanma davası açabilir.
Haysiyetsiz Hayat Sürme
- Genellikle, randevu evi işletmek (devletin denetiminde genel ev işletmek buraya dahil olmamalı), ayyaşlık, kumarbazlık, hayat kadını olarak çalışma, homoseksüellik, uyuşturucu bağımlısı olmak haysiyetsiz hayat sürme olarak kabul edilmektedir.
- Kanun açık olarak, hayat sürme dediği için, bir defalık bir haysiyetsiz davranış bu özel boşanma sebebini oluşturmaz. Fiilin devamlı olması gerekir.
- Haysiyetsiz hayat sürmenin evlenmeden önce de bulunması mümkündür. Ancak boşanma sebebi olabilmesi için evlilik sırasında da devam etmesi gerekir. Aksi halde sadece hata ya da hileye dayanılarak evliliğin iptali istenebilir.
Her İki Durumun da Diğer Eş İçin Birlikte Yaşamayı Ondan Beklenemez Hale Getirmesi
Bu şartın varlığı Türk Medeni Kanunu m.163’de açık olarak belirtilmiştir. Buna göre, eşlerden biri küçük düşürücü bir suç işlemiş olması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi, diğer eş için onunla birlikte yaşamayı çekilmez hale getirmemişse, sırf bu hususlardan birinin varlığı boşanma sebebini oluşturmaz. (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 01.12.2004 tarihli 13099/14288 sayılı kararı). Burada önemli olan durum sayılan davranışlar nedeniyle davranışı gerçekleştiren kişiyle yaşamanın çekilmez hale gelmesidir.
Davanın Süreye Bağlı Olmaması
- Türk Medeni Kanunu m.163’e göre, her iki halde de davanın her zaman açılabileceğini öngörmüştür. Buna göre dava, herhangi bir hak düşürücü süreye bağlanmamıştır.
- Ancak haysiyetsiz hayat sürme sona erdikten ya da küçük düşürücü suçu öğrendikten yıllar sonra diğer eşin bu sebeplerden birine dayanarak dava açması halinde, birlikte yaşamanın davacı eş yönünden çekilemez hale geldiği konusunda olumsuz bir kanı oluşur.
Terk (TMK. 164)
- Terk; özel, mutlak ve kusura dayalı bir boşanma sebebidir.
- Türk Medeni Kanunu m.164/1’e göre, “Eşlerden biri, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek maksadıyla diğerini terk ettiği veya haklı bir sebep olmadan ortak konuta dönmediği takdirde ayrılık, en az altı ay sürmüş ve bu durum devam etmekte ve istem üzerine aile mahkemesi hakimi tarafından yapılan ihtar sonuçsuz kalmış ise; terk edilen eş, boşanma davası açabilir.”
- Ortak konutta oturmaya devam etmek, fakat dargın durmak, cinsi münasebetten kaçınmak, birlikte yemek yememek vb. terk olarak sayılamaz.
- Her ortak hayata son vermek amacıyla evden ayrılmak da bu madde kapsamında terk olarak sayılmaz. Bunun için kanun bazı şartlar öngörmüştür. Bu şartlar;
Eşlerden Birinin Ortak Konutu Terk Etmesi
Türk Medeni Kanunu m.164’e göre, bu terk üç şekilde gerçekleşebilir;
Ortak Konutu Terk, Evlilik Birliğinin Kendisine Yüklediği Görevleri Yerine Getirmemek Amacıyla Olmalıdır.
- Ortak konuttan ayrılma haklı bir sebebe dayanıyorsa, terkin varlığından söz edilemez. Bir yere iş için gitme, uzun süre hastanede yatma, askere gitme haklı sebep olarak gösterilebilir.
- Yargıtay’a göre, eşlerden birinin, eşini anne ve babasıyla oturmaya zorlaması halinde, diğer eş evi terk ederse bu haklı bir sebebe dayanır (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 19.09.2005 tarihli 9764/12212 sayılı kararı; Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 10.02.2010 tarihli 20693/2231 sayılı kararı).
Terk İçin Haklı Sebebin Sonradan Ortadan Kalkması ve Buna Rağmen Eşin Ortak Konuta Dönmemesi
- Örneğin, çalışmak için başka bir yere giden eş, işin bitmesine rağmen eve dönmemektedir
Diğer Eşi Ortak Konutu Terke Zorlama ya da Haklı Bir Sebep Olmaksızın Onun Ortak Konuta Dönmesini Engelleme
- Bu halde ortak konuttan ayrılan ya da ortak konuta dönmesi haklı bir sebep olmadan engellenen eş değil de, onu ortak konuttan gitmeye zorlayan ya da ortak konuta dönmesini engelleyen eş ortak hayata son vermiş, dolayısıyla da terk etmiş sayılır (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 05.05.2004 tarihli 4901/5829 sayılı kararı).
Terkin En Az Altı Ay Sürmüş Olması
- Terk fiilinin boşanmayı temin edebilmesi için en az altı ay sürmesi gerekir.
- Terk eden eş, altı ay dolmadan ortak konuta dönecek olursa, diğer eşin dava hakkı kalmaz.
- Aynı eş, bir süre sonra ortak konutu terk ederse, altı aylık süre yeniden işlemeye başlar.
- Ancak bu terkler ve ortak konuta dönmeler sık sık tekrarlanacak olursa (özellikle terk eden eş sürenin dolmasına az bir zaman geliyor ve bir müddet sonra yeniden ortak konutu terk ediyorsa), bu durum Türk Medeni Kanunu m.162/2’ye göre, hakkın kötüye kullanılmasını oluşturacağı için, böyle bir halde terk sebebiyle boşanmaya imkan tanımak gerekir.
- Buna karşılık, dava açmanın bir üst sınırı yoktur.
Terk Eden Eşe Hakim ya da Noter Tarafından İhtarda Bulunulması ve Eşin Buna Rağmen Dönmemesi
- Boşanma davası açılabilmesi için terk eden eşe iki ay içinde ortak konuta dönmesi için ihtar yapılmış olması ve bu ihtara rağmen eşin ortak konuta dönmemiş olması gerekir.
- İhtarda ayrıca dönmemenin sonuçlarının ne olacağı yazılmalıdır.
- İhtar gerekirse ilan yoluyla da yapılabilir.
- Türk Medeni Kanunu m.164/II, c.3’e göre, ihtar terkin dördüncü ayından itibaren yapılabilir. O halde Türk Medeni Kanunu m.164/I, c. 1’deki altı aylık süre, dört ayı ihtardan önce, iki ayı da ihtardan sonra geçerek dolmalıdır.
- Yargıtay’a göre, iki aylık sürenin başlangıcı, kural olarak, ihtarın terk eden eşe tebliğ tarihidir. Ancak, mahkeme, ayrıca eve dönme parasının da verilmesini kararlaştırmışsa, iki aylık süre, paranın alındığı (ya da alınmaktan imtina edildiği) tarihten itibaren işlemeye başlar
Akıl Hastalığı (TMK. 165)
- Türk Medeni Kanunu m.165’e göre, “Eşlerden biri akıl hastası olup da bu yüzden ortak hayat diğer eş için çekilmez hale gelirse, hastalığın geçmesine olanak bulunmadığı resmi sağlık kurulu raporuyla tespit edilmek koşuluyla bu eş boşanma davası açabilir”.
- Özel, nisbi ve doğal olarak kusura dayanmayan bir boşanma sebebidir. Türk Medeni Kanunu’nda akıl hastalığı dışında başka hiç bir hastalık özel boşanma sebebi sayılmamıştır.
- Akıl hastalığının boşanma sebebi olması için üç şartın bulunması gerekir;
i- Akıl hastalığının evlilik sırasında var olması,
ii- İyileşemeyeceğinin resmi sağlık kurulu raporuyla tespit edilmiş olması
DİKKAT : Şizofreni ve paranoya iyileşemez akıl hastalıklarındandır. Yargıtay’ın da görüşü bu yöndedir. (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 14.01.2014 tarihli 18496/346 sayılı kararı).
iii- Akıl hastalığı sebebiyle diğer eş için ortak hayatın çekilmez hale gelmesi.
- Şartların dava açıldığı anda devam etmesi halinde, dava her zaman açılabilir; herhangi bir hak düşürücü süre söz konusu değildir. Davanın açılmasına tek engel husus, hastalığın iyileşebilir olmasıdır.
- Ancak davalının akıl hastası olduğu iddia edildiğinden dava ve taraf ehliyeti kamu düzenine ilişkin olduğu için hakim bu durumu kendiliğinden göz önünde bulundurarak Hukuk Muhakemeleri Kanunun 42. maddesi uyarınca davalının vesayet altına alınmasının gerekip gerekmediği konusunda vesayet makamına başvurarak sonucu beklemelidir.
- Yetkili vesayet makamı araştırmayı yaparak vereceği kararı boşanma davasına bakan mahkemeye gönderecektir. Buna göre;
i- Vasi atanması istemi reddedilmişse boşanma davasına bakan aile mahkemesi hakimi tarafından davaya derhal son verilerek akıl hastalığı sebebiyle açılmış boşanma davası reddedilmelidir.
ii- Vasi atanması istemi kabul edilmişse temsilci sıfatı ile vasiye tebligat yapılarak yargılamaya katılması sağlanmalıdır.
Boşanmanın Genel Sebepleri
Genel boşanma sebeplerine dayanılarak açılacak olan boşanma davalarının temelinde, evlilik birliğinin temelden sarsılması hususu vardır. Yani eşler açısından artık evlilik birliği sürdürülmesi beklenemeyecek duruma gelmiştir. Bu noktada kanunlarımıza göre şiddetli geçimsizliğe sebep olan olaylar nedeniyle evlilik birliği temelden sarsılmış olacağından boşanma davası açılabilecektir.
Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması (TMK.166/I, II)
- Türk Medeni Kanunu m.166/1 ve m.166/2’ye göre, “Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenemeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.”
- Yukarıdaki fıkrada belirtilen hallerde davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir.”
- Bu boşanma sebebinin var olup olmadığını hakim takdir edecektir. Dolayısıyla nisbi bir boşanma sebebidir. Dava açılması kusur şartına bağlı değildir.
Şartları
Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılmış Olması
- Evlilik birliğinin sarsılmasına sebep olan olayları önceden ilan etmek olanağı yoktur. Ancak Yargıtay uygulamasında süreklilik kazanmış, ilke diyebileceğimiz olaylar vardır.
- Burada kastedilen, eşler arasında önemli fikir ve duygu ayrılığının olmasıdır. Evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı hallerin büyük bir çoğunluğunu geçimsizlik şeklinde ifade etmek mümkündür. Ancak durum her zaman böyle olmayabilir.
- Örneğin, bir kazanın, taraflardan birini evliliğin gereklerini yerine getiremeyecek derecede yaralamış olması halinde, eğer taraflar birbirlerini sevmeye devam ediyorlarsa, geçimsizlik söz konusu olmamasına rağmen, evlilik birliği temelinden sarsılmış olabilir.
- Bu durum, bizzat kazaya uğrayan taraf yönünden de söz konusu diğer eş acıma duygusu ile boşanmayı istemese bile, kazaya uğrayan eş, bunu bir onur meselesi yaparak, evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını ileri sürüp dava açabilir.
Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması En Az Eşlerden Biri İçin Ortak Hayatı Sürdürmesi Beklenemeyecek Derecede Olmalıdır.
Evlilik birliğinin sarsılması sebebiyle boşanma konusu davranışlar nelerdir?
- Türk Medeni Kanunu’nda bu hususlar sayılmamış veya örneklendirilmemiştir. Boşanma konusu davranışlar bugüne kadar gerçekleşen uygulama ile Yargıtay 2. Hukuk Dairesi tarafından içtihatlar yoluyla belirlenmiştir.
- Bu içtihatları incelediğimizde boşanma davasında evlilik birliğini temelinden sarsan davranışları duygusal şiddet, sosyal şiddet, ekonomik şiddet, cinsel şiddet, görsel şiddet ve fiziksel şiddet olarak sınıflandırabiliriz.
Duygusal Şiddet
- Ruhsal açıdan acı, eza ve zarar veren her türlü davranış duygusal şiddeti oluşturmaktadır. Türk Medeni Kanunu m.185/III’de yer alan eşlerin sadakat yükümü duygusal sadakati de içermektedir. Aynı zamanda bu Türk Medeni Kanunu m.166/I uyarınca bir boşanma sebebi de oluşturur.
- Eşlerin birbiriyle alay etmesi (Örneğin şişko bana yakışmıyorsun, yiye yiye dana gibi oldun , karga gibi burnun var, zürafa gibisin,)
- Eşlerin birbirini aşağılaması (Örneğin sen beni geçindiremezsin, geldiğin yeri unutma seni pislikten kurtardım, babamın parasıyla adam oldun, seni bana zorla verdiler ayağın sakat, seni domuz gibi görüyorum nefret ediyorum istemiyorum, senden karı mı olur, alın kızınızı başınıza çalın ben elde edeceğimi elde ettim, senden tiksiniyorum, senden koca olmaz, pinti herif, seninle paran için evlendim).
- Eşlerin birbirini küçümsemesi (ör: çek git bana gelecek çok insan var).
- Eşini başkalarıyla kıyaslaması (Örneğin eski eşle kıyaslama, ilk evliliğinden olan çocuklarıyla kıyaslama)
- Birbirlerinin sırlarını açıklamak (Örneğin kadının televizyona çıkarak aile sırlarını açıklaması, cinsel sorunların eşler tarafından üçüncü kişilere anlatılması).
- Eşlerin birbirlerine ilişkin dedikodu çıkarması (Örneğin patronu ile ilişkisi var, yengesi ile ilişkisi var, bir başkasıyla evde yakaladım).
- Eşlerin birbirlerine iftira atmaları,
- Birbirlerini beğenmemeleri, kendisine yakıştıramadığını söylemeleri.
- Suçlayıcı davranmaları,
- Hakaret edici davranmaları (Örneğin şerefsiz, erkek değilsin),
- Çocuklarına hakaret etmek,
- Çocuklar arasında ayırım yapmak,
- Eşinin ailesine hakaret etmek,
- Başkasını sevdiğini söylemek,
- Eşini sevmediğini söylemek,
- Aşırı kıskançlık göstermek,
- Eşini başkalarıyla görüştürmemek,
- Eşini tehdit etmek,
- Çocuklarını tehdit etmek,
- Eşini kovmak,
- Eşine doğum yapması için baskı yapmak,
- Eşini korkutmak, hürriyetinden yoksun bırakmak,
- İlgisiz davranmak,
Ekonomik Şiddet
- Aşırı borçlanmak,
- Haciz gelmesine sebebiyet vermek,
- Aşırı derecede şans oyunu oynamak,
- Eşinden habersiz borç almak,
- Eşini ekonomik gücünün üzerinde borçlandırmak,
- Eşin çalışmaması, zorla çalıştırılması,
- İşten çıkarılmasını sağlamak,
- Evin eşyalarını satmak,
- Evin eşinden habersiz intifa hakkını vermek,
- Evin kirasını ödememek,
- Eşinin izni olmadan onun kredi kartını kullanmak,
Cinsel Şiddet
- Cinsel ilişki kuramama,
- Cinsel ilişkiden kaçınmak,
- Üçüncü kişilere cinsel ilişki ile ilgili açıklamada bulunmak yetersizliği, uyumsuzluğu, cinsel yaşamı açıklamak),
- Cinsel içerikli uygunsuz internet sitelerine girmek
- Cinsel güveni sarsıcı davranışlarda bulunmak (Örneğin Başkalarıyla geçerli sebep olmadan cep telefonuyla ya da internet ortamında görüşmek, uygunsuz saatlerde telefonlaşmak, internette kendini bekar olarak açıklamak, gittiği yeri açıklayamamak).
Fiziksel Şiddet
- Eşini dövmek,
- Çocuklarını dövmek,
- Yaralamak ,
- Fırlatmak (Örneğin Çatal, kolonya şişesi, terlik, su bardağı, çanta, vazo, kül tablası),
- Eşinin eşyalarına zarar vermek .
Sosyal Şiddet
- Eşine örtünmesi için baskı yapmak,
- Eşinin giyimine ailesinin müdahalesine seyirci kalmak,
- Sürekli içki kullanmak,- Uyuşturucu kullanmak ,
- Aykırı hobilere sahip olmak (Örneğin Evde yılan beslemek),
- Çocuğun sünnet törenine makul bir gerekçe olmadan katılmamak
- Konuklarına iyi konukseverlik göstermemek,
- Çocuklarının olmayışını sorun etmek,
- Yasa dışı dini toplantılara katılmak,
- Muska, büyü ve fal işleriyle uğraşmak,
- Beddua etmek,
- Çocuğu habersiz sünnet ettirmek.
Yargıtay Uygulamasında Evlilik Birliğinin Sarsılması Sebebiyle Boşanma Davasında Boşanma Konusu Olmayan Davranışlar
- İradi olmayan davranışlarda bulunmak (Örneğin eş kronik şizofren),
- Yaş farkı tek başına boşanma sebebi değildir.
- Fiili ayrılık tek başına boşanma sebebi değildir.
- Sağlık sorunlarının bulunması boşanma sebebi değildir (Örneğin Tedavi edilebilir akıl hastalığı, epilepsi, ağız ve vücut kokusu, yatağını ıslatmak, sedef hastalığı, MS hastalığı, alzheimer, kanser, kaza sonucu kolunu, bacağını kaybetmek). Evliliğin sadakat ve kara gün dostluğu temelinde kurulduğu düşünüldüğünde başka türlüsünün düşünülememesi gerekir.
- Çocuğu olmamak tek başına boşanma sebebi değildir.
- Bedensel engelli olmak (ör: görme, işitme, konuşma engelli olmak),
- Şikayet ve dava hakkını kullanmak,
- Tepki niteliğinde davranışlarda bulunmak (Örneğin sürekli şiddete maruz kalan eşin tepki niteliğindeki intihar girişimi veya kocanın eşini dövmesi üzerine kadının hakaret etmesi),
- Erkek eşin evlilik öncesi almayı vaad ettiği eşyaları almamış olması,
- Dil, din, ırk, renk, mezhep, siyasi düşünce ayrılığının bulunması.
Davalının, Davacının Daha Kusurlu Olduğu İtirazını İleri Sürmemiş ya da İleri Sürülen İtiraz Kabul Edilmemiş Olmalıdır.
- Evlilik birliğinin temelinden sarsılmasının bir boşanma sebebi oluşturması için, olaylarda davalının kusurlu olması gerekmediğinden bahsedilebilir. Ancak Yargıtay davalının az da olsa kusurunun bulunması gerektiği kanısındadır. (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 25.12.1991 tarihli 543/663 sayılı kararı; Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 07.11.2013 tarihli 11612/25565 sayılı kararı). Zira, bu boşanma sebebi kusura dayanan bir sebep değildir.
- Ancak, Türk Medeni Kanunu m.166/II davalıya, kusuru ileri sürerek, davaya engel olma hakkı tanımıştır. Şöyle ki, davalı, ister kusurlu olsun ister olmasın, açılmış olan boşanma davasında, temelden sarsılmaya sebep olan olayda, davacı daha kusurlu ise, bunu ileri sürerek eşinin açtığı davaya itiraz (metinde itiraz terimi teknik anlamda kullanılmamıştır dolayısıyla Türk Medeni Kanunu m.166/II’de yazılı olan itirazın, defi olduğunu kabul etmeliyiz) edebilir.
- İki tarafın kusurunun olmadığı hallerde veya iki tarafın kusurunun eşit olduğu hallerde bu defi ileri sürülmez.
- Davalıya tanınan bu hakkın, kötüye kullanılması mümkündür. Bunu engellemek için Türk Medeni Kanunu m.166/II, c. 2’de şu hüküm getirilmiştir: “Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir.”
- Fıkrada, hakkın kötüye kullanılmasına ek olarak, «ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından bir yarar kalmamışsa» denilmesi isabetli değildir. Evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar için korunmaya değer bir yarar kalmamasına rağmen boşanmaya itiraz, hakkın kötüye kullanılmasının en çarpıcı halidir yoksa ek bir şart söz konusu değildir. O bakımdan ve’den sonra özellikle teriminin kullanılması daha isabetli olurdu.
Yargıtay Uygulamasında İtirazın Hakkın Kötüye Kullanılması Sayılan Davranışlar
- Eşini istemediğini açıklayıp birlikte yaşamaktan kaçınanın davalının boşanmaya karşı çıkması
- Davacıya birlik görevlerini yerine getirmeyen davalının boşanmaya karşı çıkması (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 07.02.2007 tarihli 13540/1370 sayılı kararı).
- Davacıya hakaret eden davalının boşanmaya karşı çıkması (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 25.12.2006 tarihli 11220/18283 sayılı kararı). Yine Yargıtay ağır kusurlu eşe tepki niteliğinde hakaret kusur sayılmaz (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 12.07.2006 tarihli 2-521/517 sayılı kararı).
- Davacının anne ve babasını eve almayan davalının boşanmaya karşı çıkması (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 22.01.2007 tarihli 12428/169 sayılı kararı).
- Eşini sürekli sevmediğini söyleyen davalının boşanmaya karşı çıkması (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 01.04.2008 tarihli 6515/4502 sayılı kararı).
- Davacıya karşı kendisi de boşanma davası açanın boşanmaya karşı çıkması (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 24.02.2014 tarihli 20443/3624 sayılı kararı).
Eşlerin Boşanma Hususunda Anlaşmaları (TMK.166/III)
Burada genel ve mutlak bir boşanma sebebi vardır. Türk Medeni Kanunu m.166/III’ün şartlarının gerçekleştiğini gören hakim boşanmaya karar verir. Kanun, eşlerin boşanma hususunda anlaşmış olmalarını, evlilik birliğinin temelinden sarsıldığına ve bu durumun ortak hayatın devamının beklenemez hale getirdiğine ilişkin bir faraziye olarak kabul etmiştir. Ancak sırf anlaşmış olma, kendiliğinden boşanma sonucunu sağlamamakta, boşanma kararının verilmesi için kanun bazı ek şartlar aramıştır.
Anlaşmalı Boşanmaya Karar Verilebilmesinin Şartları
- Evlilik en az bir yıl sürmüş olmalıdır.
- Boşanmak için eşler, ya birlikte mahkemeye başvurmalı ya da bir eş, diğerinin açtığı boşanma davasını kabul etmelidir.
- Hakimin tarafları bizzat dinlemesi gerekir.
- Tarafların yapmış oldukları anlaşmanın hakim tarafından uygun bulunması gerekir.
Ortak Hayatın Kurulamaması ya da Fiili Ayrılık (TMK. 166/IV)
Türk Medeni Kanunu m.166/IV’e göre, “Boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak üç yıl geçmesi halinde, her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilir”.
Kanun koyucu, fiilen çözülmüş olan evlilikleri zorla sürdürmenin bir anlamı olmayacağını düşünerek bu hükmü getirmiştir. Hüküm, bu sebeple boşanmaya karar verilebilmesini belirli şartlara bağlamıştır.
Daha Önce Herhangi Bir Boşanma Sebebine Dayanılarak Açılan Davanın Reddedilmiş Olması Gerekir.
- Davanın hangi eş tarafından, hangi sebebe dayanılarak açıldığının hiç bir önemi yoktur. Hatta hiçbir boşanma sebebi yokken bile açılmış olan boşanma davasının reddedilmiş olması yeterlidir.
- Öğretide bir kısım yazar davadan feragatın davanın reddi niteliğinde olmadığı görüşündedir. Zira kanun, açılmış olan boşanma davasının reddini aramaktadır; davadan feragat ise, davanın reddi değildir. Tam aksine, boşanma davasından feragat çoğunlukla boşanma sebebinin ortadan kalktığını gösterir.
- Uygulamada üç yıllık bekleme süresini bir an önce başlatabilmek için ilk oturumda boşanma davasından feragat edilmektedir. Yargıtay da, açılmış olan boşanma davasının feragatla sonuçlanması halinde, üç yıl içinde ortak hayatın kurulamaması durumunda Türk Medeni Kanunu m.166/IV’e göre boşanma davasının açılabileceğini kabul etmektedir (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 08.05.2006 tarihli 957/6992 sayılı kararı).
Boşanma Talebinin Reddi Kararının Üzerinden Üç Yıl Geçmiş Ve Bu Süre İçinde Her Ne Sebeple Olursa Olsun Ortak Hayat Kurulamamış Olmalıdır.
- Üç yıllık süre, yeni boşanma davası açıldığı zaman dolmuş olmalıdır.
- Bu süre red kararının kesinleştiği anda başlar.
- Yabancı bir mahkeme tarafından boşanmanın reddine ilişkin karar verilmesi halinde, üç yıllık sürenin başlangıcı, kararın yetkili Türk mahkemesi tarafından tanınması kararının kesinleştiği tarihtir (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 16.01.2006 tarihli 8764/15758 sayılı kararı).
- Bu üç yıl içinde, eşlerin zaman zaman bir araya gelmeleri ortak hayatın kurulduğu anlamına gelmez.
- Yargıtay’a göre ortak hayatın yeniden kurulmuş sayılmadığı durumlara örnek olarak; çocuklar için bir araya gelmek, bir konuyu görüşmek için bir araya gelmek, hastalık, ölüm gibi zorunlu sebepler yüzünden bir araya gelmek verilebilir.
- Hatta Yargıtay’ın bir kararına konu olayda, davacı kocanın yurtdışında yaşamasına karşılık, davalı kadının kayınvalidesiyle birlikte oturması evlilik birliğinin yeniden kurulduğu anlamına gelmez (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 27.04.2009 tarihli 2854/8085 sayılı kararı).
Eşlerden Birinin Boşanma Davası Açmış Olması Gerekir.
Bu yeni davayı, eşlerden herhangi biri açabilir. Kusurlu ya da kusursuz olmak, davayı açma yönünden önemli değildir.
Anayasa Mahkemesi 22/2/2024 tarihinde E.2023/116 numaralı dosyada, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 166. maddesinin dördüncü fıkrasının Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline, iptal hükmünün kararın Resmî Gazete’de yayımlanmasından başlayarak dokuz ay sonra yürürlüğe girmesine karar vermiştir.
Boşanma Davası Hakkında Genel Bilgiler
Türk Medeni Kanunu m.167’ye göre, “Boşanma davası açmaya hakkı olan eş, dilerse boşanma dilerse ayrılık isteyebilir». Türk Medeni Kanunu m.170’e göre, “Boşanma sebebi ispatlanmış olursa, hakim boşanma veya ayrılığa karar verir. Dava yalnız ayrılığa ilişkinse, boşanmaya karar verilemez. Dava boşanmaya ilişkinse, ancak ortak hayatın yeniden kurulması olasılığı bulunduğu takdirde ayrılığa karar verilebilir”. Ancak bu esaslar, Türk Medeni Kanunu m.166/3 ve 4. fıkraları bakımından söz konusu olamaz. Zira bu hallerde, temelden sarsılma farz edildiği için, yani barışma ihtimalinin bulunmadığı kabul edildiği için, ayrılık istenemez.
Zina Sebebiyle Boşanma Davasında
- Ayrılık kararı verilebilir.
- Eş dilerse zina sebebiyle dilerse evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle boşanma davası açabilir.
- Eş sadece zina sebebiyle boşanma davası açmışsa, evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle karar verilemez (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 16.10.2014 tarihli 8735/19994 sayılı kararı).
- Eş sadece evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle boşanma dava açmışsa, zina sebebiyle karar verilemez (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 04.10.2004 tarihli 10174/11093 sayılı kararı).
- Aynı dava içinde iki sebeple (Türk Medeni Kanunu m.161, Türk Medeni Kanunu m.166/I, II) dava açılabilir (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 08.06.2004 tarihli 6360/7441 sayılı kararı). Aile mahkemesi bu iki boşanma sebebi hakkında ayrı olarak hüküm kurmak zorundadır (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 26.12.2012 tarihli 12458/31718 sayılı kararı).
- Davacı, davalıya karşı birden fazla talebini aynı dava içinde terditli açabilir. Örneğin, eşlerden birinin cinsel sadakatsizliği sebebiyle diğer eş zina sebebiyle olmadığı takdirde evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle dava açılabilir (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 01.02.2010 tarihli 19128/1252 sayılı kararı).
- Zina sebebiyle açılan boşanma davasının devamı sırasında davalının davanın herhangi bir safhasında davayı kabul etmesi ile taraflar arasında anlaşmalı boşanma yapılamaz. Eşler sadece Türk Medeni Kanunu m.166 hükmüne göre açılmış bir davanın herhangi bir safhasında anlaşmalı boşanma gerçekleştirebilirler.
- Zina sebebiyle boşanma halinde hakim, kusurlu eşin artık değerdeki pay oranının hakkaniyete uygun olarak azaltılmasına ve kaldırılmasına karar verebilir (Türk Medeni Kanunu m.236/II).
Hayata Kast Sebebiyle Boşanma Davasında
- Ayrılık kararı verilebilir. Anlaşmalı boşanma yapılamaz. Artık değere katılmada etkilidir.
- Eş dilerse hayata kast sebebiyle dilerse evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle boşanma davası açabilir.
- Eş sadece hayata kast sebebiyle boşanma davası açmışsa, evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle karar verilemez (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 04.04.2011 tarihli 2010/5178 sayılı kararı).
- Eş sadece evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle boşanma dava açmışsa, hayata kast sebebiyle karar verilemez (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 16.10.2014 tarihli 8735/19994 sayılı kararı).
- Aynı dava içinde iki sebeple (Türk Medeni Kanunu m.162, Türk Medeni Kanunu m.166/I, II) dava açılabilir Aile mahkemesi bu iki boşanma sebebi hakkında ayrı olarak hüküm kurmak zorundadır.
- Davacı, davalıya karşı birden fazla talebini aynı dava içinde terditli açabilir.
Pek Fena Muamele Sebebiyle Boşanma
- Ayrılık kararı verilebilir. Anlaşmalı boşanma yapılamaz.
- Eş dilerse pek fena muamele sebebiyle dilerse evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle boşanma davası açabilir.
- Eş sadece pek fena muamele sebebiyle boşanma davası açmışsa, evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle karar verilemez (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 17.11.2014 tarihli 12507/22800 sayılı kararı).
- Eş sadece evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle boşanma dava açmışsa, pek fena muamele sebebiyle karar verilemez (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 16.10.2014 tarihli 8735/19994 sayılı kararı).
- Aynı dava içinde iki sebeple (Türk Medeni Kanunu m.162, Türk Medeni Kanunu m.166/I, II) dava açılabilir Aile mahkemesi bu iki boşanma sebebi hakkında ayrı olarak hüküm kurmak zorundadır.
- Davacı, davalıya karşı birden fazla talebini aynı dava içinde terditli açabilir.
Onur Kırıcı Davranış Sebebiyle Boşanma
- Ayrılık kararı verilebilir. Anlaşmalı boşanma yapılamaz. Eş dilerse onur kırıcı davranış sebebiyle dilerse evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle boşanma davası açabilir.
- Eş sadece onur kırıcı davranış sebebiyle boşanma davası açmışsa, evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle karar verilemez (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 04.04.2011 tarihli 5178/5973 sayılı kararı).
- Eş sadece evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle boşanma dava açmışsa, onur kırıcı davranış sebebiyle karar verilemez (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 16.10.2014 tarihli 8735/19994 sayılı kararı).
- Aynı dava içinde iki sebeple (Türk Medeni Kanunu m.162, Türk Medeni Kanunu m.166/I, II) dava açılabilir Aile mahkemesi bu iki boşanma sebebi hakkında ayrı olarak hüküm kurmak zorundadır.
- Davacı, davalıya karşı birden fazla talebini aynı dava içinde terditli açabilir.
Küçük Düşürücü Suç İşleme Sebebiyle Boşanma
- Ayrılık kararı verilebilir. Anlaşmalı boşanma yapılamaz.
- Eş dilerse küçük düşürücü suç işleme sebebiyle dilerse evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle boşanma davası açabilir.
- Eş sadece küçük düşürücü suç işleme sebebiyle boşanma davası açmışsa, evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle karar verilemez (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 04.04.2011 tarihli 5178/5973 sayılı kararı).
- Eş sadece evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle boşanma dava açmışsa, küçük düşürücü suç işleme sebebiyle karar verilemez (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 16.10.2014 tarihli 8735/19994 sayılı kararı).
- Aynı dava içinde iki sebeple (Türk Medeni Kanunu m.163, Türk Medeni Kanunu m.166/I, II) dava açılabilir Aile mahkemesi bu iki boşanma sebebi hakkında ayrı olarak hüküm kurmak zorundadır.
- Davacı, davalıya karşı birden fazla talebini aynı dava içinde terditli açabilir.
Haysiyetsiz Hayat Sürme Sebebiyle Boşanma
- Ayrılık kararı verilebilir. Anlaşmalı boşanma yapılamaz.
- Eş dilerse haysiyetsiz hayat sürme sebebiyle dilerse evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle boşanma davası açabilir.
- Eş sadece haysiyetsiz hayat sürme sebebiyle boşanma davası açmışsa, evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle karar verilemez (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 03.12.2012 tarihli 11425/28873 sayılı kararı).
- Eş sadece evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle boşanma dava açmışsa, haysiyetsiz hayat sürme sebebiyle karar verilemez (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 16.10.2014 tarihli 8735/19994 sayılı kararı).
- Aynı dava içinde iki sebeple (Türk Medeni Kanunu m.163, Türk Medeni Kanunu m.166/I, II) dava açılabilir Aile mahkemesi bu iki boşanma sebebi hakkında ayrı olarak hüküm kurmak zorundadır.
- Davacı, davalıya karşı birden fazla talebini aynı dava içinde terditli açabilir.
Terk Sebebiyle Boşanma
- Ayrılık kararı verilebilir.
- Terk sebebiyle boşanma davası, evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle boşanma davası ile birlikte açılmışsa dava reddedilmelidir (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 25.09.2006 tarihli 5905/12256 sayılı kararı).
- Anlaşmalı boşanma yapılamaz.
Akıl Hastalığı Sebebiyle Boşanma
- Ayrılık kararı verilebilir.
- Anlaşmalı boşanma yapılamaz.
- Davalı eş tazminatla sorumlu tutulamaz.
- Davalı eş yoksulluk nafakası ile sorumlu tutulabilir.
- Davranışları iradi olmayan davalı hakkında evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle boşanma kararı verilemez…
Sonuç
Boşanma sebepleri, Türk Medeni Kanununda düzenlenen ve eşlere boşanma hakkı tanıyan hukuki haklardır. Bu noktada boşanmak isteyen eşlerin, evlilik birliğini sonlandırması için mahkeme önünde boşanmaya ilişkin taleplerini bu kanun çerçevesinde sunması gerekir. Bu anlamda, öne sürülen iddiaların ispatı ve boşanmanın sonuçlarına ilişkin hususlara da dikkat edilmelidir. Hak kayıplarına uğramamak için bizimle İLETİŞİM geçiniz.
İletişim Bilgileri
- Telefon Numarası : 0 (530) 833 45 88
- E-Posta Adresi : av.secililaydasonmez@gmail.com
- Adres : Adalet Mah. Manas Bulv. No:44 Ata Plaza A Blok Kat : 3 Daire : 7 Bayraklı-İZMİR
- Mesai Saatleri : Hafta içi 09.00 – 18.00